• Ana Sayfa
  • Ayhan Aydın
    • Özgeçmiş
    • KENDİMLE İLGİLİ KISA BİR DEĞERLENDİRME
    • Ayhan Aydın Arşiv Listesi
    • ŞAHKULU SULTAN DERGAHI GÖRSEL ARŞİVİ
    • Hakkındaki Yazılar
    • Hakkındaki Şiirler
    • Hakkındaki Haberler
  • Şiran
  • Söyleşiler
    • Dedeler
    • Babalar
      • BABAGAN (BALIM SULTAN ERKANI) KOLU
      • ÇELEBİLER KOLU
      • SULTAN SÜCEATTİN VELİ OCAĞI (DERGAHI) KOLU
      • ALİ KOÇ KOLU
    • Ozanlar
    • Yazarlar
    • Aydınlar Gazeteciler
    • Bilim İnsanları (Akademisyenler)
    • Kanaat Önderleri
    • Kurum Temsilcileri
    • Sanatçılar
    • Hocalar Mürebiler
    • İzzettin Doğan
  • Gezi Notları
    • Anadolu
    • Avrupa
      • Batı Avrupa Gezi Notları
    • İran
    • Suriye
    • IRAK
  • Yazılar
    • Basındaki Yazılar
    • Denemelerim
    • Etkinlik Haber Yorum
    • Cem Vakfı Yazıları
    • Kitapların Dünyası
    • Şiir Denemelerim
  • Kültür Sanat
    • Kültür Dünyası Söyleşileri
    • KÜLTÜR SANAT YAZILARI
  • Ahmet Hezarfen
    • Ayhan Aydın Kitap Yazıları
    • Osmanlı Arşivinde Aleviler Bektaşiler
    • Diğer Çeviri Belgeleri
    • Yazıları- Anıları - Görüşleri
    • Ahmet Hezarfen'le İlgili Yazılar
    • Ahmet Hezarfen Balkanlar(Rumeli)
    • Dergahlar Türbeler
      • Balkanlar Rumeli
        • Bulgaristan
          • Otman Baba
          • Demir Baba
          • Akyazılı Sultan
          • Ali Koç Baba
          • Elmalı Baba
          • Hüseyin Baba
          • Dallı Ali Baba Türbesi
          • Yunus Abdal
          • Saçlı Koçlu Babalar
          • Alan Mahallede Ali Baba Türbesi
        • Makedonya
          • Sersem Ali (Harabali) Baba
          • Sarı Saltuk
          • Hıdır Baba
          • Cafer Baba
          • Üsküp Halveti Tekkesi
        • Yunanistan
          • Seyyid Ali (Kızıldeli) Sultan
          • Ece (İce) Sultan
          • Nefes Baba
          • Atatürkün Evi Selanik
      • İran
      • Suriye
      • Diğerleri
      • Anadolu
        • Hacı Bektaş
        • Sultan Sucaettin Veli
        • Abdal Musa
        • Kolu Açık Acim Sultan
        • Seyyit Garip Musa
        • Haydar Sultan
        • Diğer
      • İstanbul
        • Şahkulu Sultan
        • Kurucu Ahmet Sultan
        • Garip Dede Türbesi
        • Erikli Baba Türbesi
        • Nafi Baba (Şehitlik)
        • Karaağaç
        • Karyağdı
        • Duvar Baba
    • Semahlarımız
      • Rumeli Semahları
      • Anadolu Semahları
      • Sultan Sucaettin Veli Ocağı-Dergahı Semahları
    • Atatürk Fotoğrafları
    • Etkinlik Fotoğrafları
      • Türkiye
      • Balkanlar
      • Avrupa
      • Diğer
    • İnanç Önderleri
      • Dedeler
        • Fetfi Erdoğan Dede
        • Aşık Ali Metin Dede
        • Hüsamettin Aydın (Seyyid)
        • Nevzat Demirtaş
        • Musa Küçük
        • Veli Akkol
        • Hüseyin Orhan
        • Celal Arslan
        • Dedeler Diğerleri
      • Babalar
        • Hakkı Saygı
        • Abidin Harman
        • Mehmet Şilli
        • Reşat Bardi Dedebaba
        • Babalar Diğerleri
      • Zakirler
      • Çelebiler
      • Dervişler
    • Cemlerimiz
    • Yazarlar
      • Abidin Özgünay
      • Baki Öz
      • Cahit Tanyol
      • Mehmet Yaman Dede
      • Mehmet Yardımcı
      • Refik Engin
      • Şevki Koca
      • Ahmet Hezarfen
      • Yazarlar Diğer
    • Ozanlar
      • Adil Ali Atalay (Vaktidolu)
      • Ahmet Akar
      • Ali Ekber Çiçek
      • Aşık Durmuş Günel
      • Aşık Veysel
      • Hüseyin Çırakman
      • Hasan Papur
      • Hüseyin Yorulmaz (Seyfili)
      • Aşık İhsani
      • Mahzuni Şerif
      • Muharrem Yazıcıoğlu
      • Murtaza Şirin
      • Müslüm Sümbül
      • Telli Suna Gölpek
      • Ozanlar Diğerleri
      • Ozanlarla İlgili Simgeler
    • Gümüşhane-Şiran (Kırıntı-Yeniköy
      • Yeniköy (2010) Sayı Sayma Oyunu
      • Yeniköy Kış - Güssün Aydın Cenaze 2000
      • Kırıntı Yeniköy Düğün 2003
      • Kırıntı Yeniköy
    • Ayhan Aydın
      • Hısım Akrabalarım-Arkadaşlarım
      • Cem Tv Proğramlarım
      • Ayhan Aydın Resimleri
      • Ayhan Aydın'ın İstanbulu
      • Ayhan Aydının Manzaraları Şehirleri
  • Önemsediklerim
  • Konuk Yazarlar
  • Site Haritası
  • Balkanlar (Rumeli)

HACI CIRIK’LA SÖYLEŞİ

Perşembe, 20 Nisan 2017 08:12 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 2098

Halk Ozanlığı Geleneğini Almanya’da Sürdüren

HACI CIRIK’LA SÖYLEŞİ

AYHAN AYDIN

Mesafeler bazen uzasa da, insanlar yüz yüze tanışamasalar da, ortak duygular, sevgiler, aşklar insanları buluşturuyor.

Uzun yıllardan beri Almanya Berlin’de yaşayan Hacı Cırık’la bugüne kadar bir araya gelmek kısmet olmadı. Ama ozanlık geleneğini şiirleriyle sazıyla, özüyle yüreğiyle sürdüren çok sevgili halk ozanı Hacı Cırık’la yaptığım söyleşiyi ilginize sunuyorum.

Bu söyleşiyle; Onun çok yönlü dünyasına doğru yolculuk ederken çağımızın büyük ozanı Mahzuni Şerif’in de beslendiği coğrafyaya, kültüre ve onunla ilgili anılara da yönelmiş olacağız…

 

 

Sizce Halk Ozanlığı” neyi ifade ediyor?

 Çok kısa olarak söylüyorum; duyduklarını, gördüklerini, bildiklerini her şart altında söyleyendir.

 Çocukluk döneminizdeki ailesel ve çevresel şartlarınız nasıldı? Köyde mi, kentte mi doğup-büyüdünüz?

 Köyde doğdum, büyüdüm.

 En çok hangi ozanların şiirlerinden etkilendiniz?

Pir Sultan, Sümmani,  Mahzuni ve İbreti Baba, Güzel Perişan ve Perişan Ali, Aladeli yakından ilgilendiğim canlarımızdı. Bektaşilik ve Alevilik üzerine yazılmış kitaplar okudum.

En çok okuduğunuz ya da dinlediğiniz kitaplar hangileridir?

 

Bizde kitap okuma köy odalarında Cemlerde olurdu. O nedenle çok sayıda kitap okudum. Gençliğimde Karacaoğlan, Köroğlu,  Dadaloğlu ve diğerleri; Hüsniye, Aslı İle Kerem, Leyla ile Mecnun gibi kitaplar okurdum. Ortaokuldan sonra lisede okuduğum kitaplar değişti. Pir Sultan’ı tanıdım ve devamı siyasi kitaplar elime geçtiği an okudum. Okuduğum kitapları başka arkadaşlara verirdim, hep öyle olurdu.

İlk şiir tecrübeleriniz nasıldı? Ne zaman şiir yazmaya başladınız?

Bağlara, yaylalara ve çiçeklere söylerdim. Bir gün ortaokul son sınıftı ilk aşk sevgi şiirimi yazdım. Şiirim hiç unutmadığım.

 

Devamını oku: HACI CIRIK’LA SÖYLEŞİ

Kategori: Ozanlar

ŞEYH BEDREDDİN - Uzun İnce Bir Yol

Perşembe, 20 Nisan 2017 07:54 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 1154

Nurdan Arca’nın Kalemiyle Ölümsüz Bir İsmin Ardından…

ŞEYH BEDREDDİN - Uzun İnce Bir Yol

Ayhan Aydın

Kendisini uzun zaman öncesinden tanıdığım her zaman mütevazı, olgun, çok güzel konuşan Nurdan Arca’nın Şeyh Bedreddin’i alışık olduğumuz inceleme kitaplarından birisi değil.

Hafızalara kazınan, sadece kendi çağında değil, sonraki dönemlerde de ismi binlerce insan tarafından bilinen ünlüler, nasıl bu üne sahip olmuşlardır? Nice peygamberler, nice krallar, yazarlar, filozoflar, şairler, mucitler bu ünlerini hangi özellikleri, hangi kimliklerinden dolayı almışlardır?  Türk ve İslam dünyasında, Anadolu ve Balkan coğrafyasında da tarihler boyunca elbette nice nice ölümsüz simalar tarihteki yerlerini almışlar, bugün de kitaplara girerek, dillerde ve hatta gönüllerde yaşamaya devam ede gelmişlerdir.

Bir filozof, devlet erkinden gelmesine rağmen bir eylem adamı, yüreklerde bıraktığı kıvılcımlar sadece düşünceleri harekete geçirmeyip, kitleleri de coşturmuş bir isim Şeyh Bedreddin ismi.

Benim de yüreğimdeki destanlaşmış isimlerden, simgelerden birisi. Onunla ilgili birçok kitap okudum ve hatta onun gezdiği coğrafyalarda da bulundum, onun da içinde bulunduğu, ortaya çıkmasında katkısı olduğu kültür dünyasının da içindeyim.

Elbette tarihin de bir konusu Şeyh Bedreddin (Eylemi) ve de tasavvufun da. Aslında tümüyle de kaynak yok değil onunla ilgili, en azından yazdığı eserlerden birçoğu ulaşmış günümüze. Ama yine de üzerinde çalışma yapılması zor alanlardan birisinin kahramanı; yok sayılan, yok edilmek istenen, bazılarınca sevilmeyerek, hala ötekilerden bilinen bir kitlenin temsilcisi.

Nurdan Arca’nın kitabını baştanbaşa dikkatlice okuyunca, sanki o kibar ve sakin sesiyle bir büyük kahramanı ve onun öyküsünü olağanüstü bir şekilde yalın ve şairane bir dille anlatan bir söz büyücüsünü dinlemiş gibi oldum. Tüm tarihi gerçeklikleriyle, belgeleri çırılçıplak ortaya koyarak bir önemli edebiyat ürünü olarak da, çok zor bir tarihi meseleyi ustalıkla anlatan usta bir yazar olarak da bir kez daha tanımış oldum Nurdan Arca’yı. Tekrar tekrar tebrikler, diyorum ona.

Evet, çok iyi bir eğitimden sonra uzun yılların tecrübeleriyle birikimlerini her birisi çok önemli belgesellere aktaran Arca, bir yönetmen; insana, doğaya, sanata, kültüre sevdalı bir yönetmen. Tabii ki de bir sanatçı. Şeyh Bedreddin kitabını besleyen unsurlardan birisi de bu olmuş; Nurdan Arca’nın birikimleri beslemiş, büyütmüş “Uzun İnce Bir Yol”daki Bedreddin’i.

Devamını oku: ŞEYH BEDREDDİN - Uzun İnce Bir Yol

Kategori: Kitapların Dünyası

ŞAHKULU BÜYÜK OZANLAR BULUŞMASI

Salı, 11 Nisan 2017 11:49 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 1123

ŞAHKULU OZANLAR FESTİVALİ YAPILIYOR!
Şahkulu Sultan Vakfı, 13-14 Mayıs’ta “ŞAHKULU OZANLAR FESTİVALİ” düzenleniyor. Unutulmaya yüz tutmuş ozanlık geleneğinin yeniden hatırlanması, kent koşullarında da ozanlık geleneğinin yaşamaya devam etmesi için düzenlenecek “ŞAHKULU OZANLAR FESTİVALİ” iki gün sürecek ve en az 60 ozanı sevenleriyle buluşturacak. 
Festivale katılacak ozanların ve programın içeriği önümüzdeki günlerde ayrıca ilan edilecektir.
Geniş bilgi ve müracaat için:
Telefon: 0216 368 55 25
E-Posta: Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Kategori: Ozanlar

ALİ MERDAN BULUT DEDE

Pazartesi, 10 Nisan 2017 07:38 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 1735

Geleneği Yaşatan Dedeler Anlatıyor…
ALİ MERDAN BULUT DEDE
(ŞEYH ABDAL OCAĞI)
Sivas - Koyulhisar - Gökdere Köyü.

Ayhan Aydın

Sevgili Dedem ilk önce sizleri tanıyalım?
İsmim Ali Merdan 1956 Gökdere köyü doğumluyum. İlkokulu köyde bitirdim. Askerlik zamanında oradan askere gittim. Askerden geldikten sonra 1980’de İstanbul’a geldim. Senede birkaç kez memlekete giderdim. İstanbul’a gelence kadar dedem Bektaş Bulut (bizim ocağımızın dedesi, dedeliği yürüten dede) o köyde dedeliği yürütüyordu. O Hakk’a yürüyünce (1998), biz bir daha köye dönmedik, hayat şartları nedeniyle. 
 2015 senesinde İstanbul’da emekli oldum. Geri kesin memlekete dönüş yaptım. Orada bizlere bıraktığı emaneti yürütmek için, elimizden gelen bütün imkânlarımızı seferber ederek köyümüze bir cemevi yaptık. Bunu köylülerimiz yaptı. Şimdi ise o yolumuzu yürütmeye elimizden geldiği kadar devam ediyoruz. Bundan sonra da yeniden gelen nesillerimize bu yolumuzu öğretmeye elimizden geldiği kadar gayret göstereceğiz.

Şeyh Abdal Ocağı benim duymadığım bir ocaktı, sizden öğrendim. Peki, Şeyh Abdal türbesi var mı?

Şeyh Abdal’ın türbesi Gökdere Köyü’nde.

Tarihi ile ilgili bilgiler var mı?
Secereler var, ama onu okuyamadık. Onu okutmak istiyoruz.

Peki, sizin ocağın talipleri nerelerde var?
Bizim ocağın talipleri Çorum Alaca’da, Çorum İskilip’de, Tokat Almus Kınık Köyü’nde (300 hane), Sivas Koyulhisar Yeşilyurt Köyü’nde, Reşadiye’de bir köyde var. Buna benzer yerlerde var. Bizim ocağımızın bir kısmının kolu Hubyar Sultan’a uzanıyor. Kerem dedemin babası Şeyh Mehmet’in Hubyar Sultan’la bir bağlantısı varmış. Koyulhisar’ın İsten Kaşık köyünde. Suşehri Ağcaağıl Köyü’nde, Çifeniz Köyü’nde, Koyulhisar’da Geliğ Köyü’nde de taliplerimiz var. (Hatta dedemin müsahibi Muharrem Hoca bu köyden) Buralarda taliplerimiz var.

Geleğ bizim Şiran’a da bazı dedeler gelirmiş, öyle duydum.
Geleğ de bizim ocaktan dedeler varmış. Hatta Dedemin Müsahibi olan dede de o köydenmiş. Şimdi onların soyundan gelenler İstanbul Küçükyalı, Aydınevler Mahallesi’nde yaşıyorlar.

Koyulhisar’da başka Alevi köyleri var mı?
Gökdere, Bahçe, Yeşilyurt, İsteyenşıh, Geleğ Köyleri.

Köyünüz nasıl bir köy?
Düz bir köydür. Otoban köyümüzden geçiyor. Koyulhisar’a 14 km., Reşadiye’ye 36 km. uzaklıktadır. 
Bizim geçimimiz hayvancılıkla, ekim dikim yapılmış zamanında. Şimdi ne eken var, ne diken var. Arazilerimizin çoğu ormana dâhil oldu.

Neyle geçiniliyor? 
Maaşıyla geçiniyorlar. Emeklilerimizin yüzde yetmişi köye döndüler. Şimdi eken, diken yok. 
Benim üç çocuğum var, çok şükür üçünü de okuttum.

Eskilerden bahsedelim biraz? Köy kaç haneydi?
Eskiden 200 haneden fazlaydı. Şimdi ise 150 hane var.

Cemler, gelenekler yaşar mıydı?
Eskiden cemlerimiz başladığı zaman en az üç ay sürerdi. Eskiden “çiğdemler bitti, dedeler yitti” derlerdi. O zamana kadar hep görgü yaparlardı. Bizde hiçbir zaman hukuk mahkemesine gidilmezdi. Ben altmış yaşındayım, şimdiye kadar hiç mahkemeye çıkmadım. 
Güz gelince “ben seni görgüde, sorguya alırım” deyince herkes kendisine dikkat ederdi. Bizim evde 18 çocuk vardı, hepimiz dağıldık. Elbette bir arada dursak sorun olurdu. Hayat koşulları her şeyi değiştirdi.

Devamını oku: ALİ MERDAN BULUT DEDE

Kategori: Dedeler

Halk Ozanı BİNALİ AKTAŞ İle Söyleşi

Pazartesi, 10 Nisan 2017 07:47 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 1906

Geleneği Yaşatanlar Anlatıyor…
Halk Ozanı BİNALİ AKTAŞ İle Söyleşi

Ayhan Aydın

Sevgili ozanım, ne zaman, nerede doğmuşsunuz? 
Ben Erzurum Aşkale’nin Çatal bayır köyünde bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak 1949’da doğmuşum. İlkokulu, köyümüzde okul olmadığı için, çevre köylerimiz olan; Sarıbaba, Persor Köyü’nde okudum, bitirdim. Bir sene Aşkale Ortaokulu’nda okudum. 1961’de Erzincan Sanat Okulu’na imtihanla girdim, iki yıl okuduktan sonra orayı bırakarak İstanbul’a kaçtım. Akrabalarımın evinde kalırken İstanbul’u tanıdım, birkaç sene sonra köye döndüm. 
1966-67 yılına kadar köyde kaldım. 1968’de köyde eşim olacak Seher Gül ile evlendim. 1970’de askere gittim. Döndükten üç ay sonra Zonguldak Türkiye Kömürler İşletmesi Maden Teknik Okulu’na gittim, 1971’de devletin harcırahıyla orada hem maaşımı alıp, hem de okulu bitirdim. 
1971’de girdiğim Erzurum Aşkale Kükürtlü Kömür Ocağı’nda, 1980 yılına kadar maden teknik şefi, vardiya şefi, emniyet şefi görevlerinde bulundum. 1980 yılında ise sendika nedeniyle ayrıldık. 1980 yılından sonra İstanbul’a taşındım. Gayrettepe’de 17 sene dekorasyon emlak işleri yaptım. 1993’de emekli oldum.
Bir gece Hakk tarafından şerbet içip (bade) ozanlığa döndüm. 
Halen İstanbul’da Sarıgazi’de oturmaktayım. 5 Çocuğum var. Üçü devlet memuru, birisi kindi işinin sahibi. 8 tane de torunum var.

Ozanım yine geçmişe dönelim, köye dönelim, köyünüz nasıl bir köydü?
Köyümüz benim yetiştiğim zamanda hayvancılıkla uğraşan bir köydü. Köyümüz bin - bin beş koyun barındıran 30 hanelik bir köydü. 300 civarında büyük baş hayvan vardı. Köyümüz kırsal bir yerdi. Bizde çayırcılık çoktu, hayvanları oralarda yetiştiriyorduk. Ayrıca tam karşımızdaki kömür ocağında herkes çalışırdı, köydeki herkes oradan emekli oldu. Orası biz ayrıldıktan on yıl sonra ocak kapandı, herkes İstanbul’a göçtü. Maden kapandıktan sonra herkes büyükşehirlere göçtüler.

Yaşam çok zordu?
Yok. Köyümüz zengin bir köy sayılır. Çünkü köyümüzde hem hayvancılık var, hem ocak var, hem de çevre yolu, transit yola yakın bir köydür.

Gelenekler, görenekler, ibadetler… Köyünüzde hangi değerler vardır?
Köyümüz köy insanının tümü dışarıdan gelen 12 haneden oluşur. Dışarıdan gelen insanlar köyü satın almışlar. Burayı bölüşerek kardeş gibi geçinmişler. 20-25 sene anlaşarak, çayırları, tarlaları ekmişler, biçmişler. Daha sonra kadastroda, köy heyetine danışılarak herkese tapuları verildi. 
Şimdi köyümüzde eski yazıyı okuyan çok insanlarımız vardı. Hatta annelerimiz de eski yazıyı bilirlerdi. Kendi cenazelerini kendileri kaldırırlardı. 
Dört tarafı türbelerle dolu olan köyümüzde inançlar, ibadetler hep yaşamıştır. Köylülerimiz bu konuda duyarlıdır.

Devamını oku: Halk Ozanı BİNALİ AKTAŞ İle Söyleşi

Kategori: Ozanlar

Ressam GÜLLÜZAR FİLİS TONKUŞ’la Söyleşi

Pazartesi, 10 Nisan 2017 07:34 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 1214

Fırçasıyla Farklı Türlerde Başarılı Ürünler Veren
Erenlerin Dede Kızı
Ressam GÜLLÜZAR FİLİS TONKUŞ’la Söyleşi

Ayhan Aydın

Uzun yıllardan beri tanıdığım Güllüzar Hanım’ın Seyyid Hacı Kureyş’i canlandırdığı resmiyle onun gerçek bir sanatçı olduğunu anlamıştım. Gerçekten de bir dede kızı olarak, Eren ve Evliyaların o büyük kutlu dünyalarının içinden geliyor, bu dünyadan haberdar birisi olarak da geleneği de takip ediyordu Güllizar Hanım.
Ama o bir ressam. Fırçası bizi başka yerlere de götürür dedim kendi kendime… Daha öncekileri gezemezsem de, Kartal Belediyesi’ndeki sergisini kaçıramazdım, üst üste aksiliklerden sonra nihayet kapanmadan bir gün öncesinde sergiyi gezme zevkine eriştim. 
Dersen; Anadolu’ya gittim, tarlaların, bağların, bostanların, Anadolu Kadının dünyasına gittim onun birbirinden güzel desenlerinin içinden. Aydınlık bir yolculuktu, atlar, çeşmeler, yaralı askerler eşlik ettiler benim bu gezime… Bir de büyük önder Mustafa Kemal Atatürk… Sadece doğayı çalışmamıştı, Kübizm olarak bilinen teknikte de resimleri büyük bir başarıyla resmettiğini gördüm Güllüzar Filis Tonguş’un. 
Hayat böyle bir şey; hep umut, hep hayal… Ölene kadar dünyadaki tüm güzellikleri görsem, Tanrı’nın en büyük hediyesi olan “resim, müzik, bilim vd. alanlarda” birer büyük yetenek olan yaratıcılarla görüşsem, söyleşsem, onları dinlesem, dost olsam, yaren olsam derim kendi kendime…
Dünyayı hayal dünyalarının da etkisiyle kendi gözleriyle görüp, yorumlayana ne mutlu… 
Bu değerli ressamımızla yaptığım söyleyişi sizlerle paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyorum…
Muhabbetle kalın…

Her şeyden önce sizi tanımak istiyorum. Nereden ve ne zaman doğdunuz, nerede büyüdünüz?
25 Aralık 1956, Erzincan Tercan Pelegöz (Güzbulak) köyünde doğdum. Kırk günlük bebekken babam İstanbul Tuzla’da Jip Fabrikasında görevli olduğu için Tuzla getirilmişim. Tuzla Jip Fabrikasın’nın lojmanlarında büyüdüm. 
Daha sonra fabrikanın askeriyeye devredilişiyle İstasyon Mahallesi’nde kendi evimize taşındık.
Meslek lisesi mezunuyum. Daha sonra Türk Alman Şirketi’nde işe girdim. Belli bir zamandan sonra sendikacılığa adım attım. Türk İş Türk Metal Sendikası’nda sendikacı oldum. Seksen İhtilali’nde yasaklara uğrayıp yargılandım ve beraat ettim. Siyasi nedenlerden dolayı birçok iş yerlerine başvuru yaptığım halde işe alınmadım. Özel sektörde çalışmaya başladım. 
Bu arada resme olan tutkum çok küçükken başladı. Her zaman hobi olarak sürekli resim çizerdim. 
Ben ilkokula giderken benim okuldan geldiğim zaman annem sürekli radyo dinliyordu. Çocuk olduğum için pek anlayamamıştım. O zamanlar Deniz Gezmiş aranıyormuş, Deniz Gezmiş’in kim olduğunu bilemiyordum. Anneciğime de kızdım, sen neden radyo dinliyorsun, bizim yemeğimizi hazırla, adam denizi gezerse gezsin, demiştim. Onun bir kişi olduğunu henüz kavrayamamıştım. Ve annem, bana sosyolojik olarak öyle bir ders verdik ki, o hayatımda dönüm noktam oldu. Dedik ki, bak kızım dedi, bir şey söyleyeceğim, bu denizi gezene adam değil, bunun adı Deniz Gemiş, dedi. Bizim evimizde buzdolabı var, bizim evimizde elektrik var dedi, o fakirlerin de evlerinde olsun, istiyor, dedi. 
Yani zenginin evinde ne varsa, fakirin de evinde o olsun dedi. Ben de annemin yüzüne baktı, beni sendikacılığa iten de bu süreç oldu. Annem çok bilinçli bir kadındı. 
Şimdi ise iki biricik kızım ve sevimli kedimle gurur duyarak yaşamımı sürdürüyorum… Büyük kızım Tülay Tonguş Avukattır. Küçük kızım Tülin Tonguş haber spikeridir. Biricik kedimin ismi ise Prenstir.

 

 

Peki ya baba?
Babacığım, bizi çok özgür bıraktı. Kızların okuması, kızların söz sahibi olmasını isterdi. Babam çok aydın bir adamdı, kızlara çok önem verirdi. Babam dede olmasına rağmen hiçbir zaman bağnaz (tutucu) düşünmedi. Bizi çok özgür bıraktı.

Babanız bir dede, ocakzade?
Bizler Kureyşan Ocağı’na bağlıyız. Kızılbel Derviş Süleyman Torunlarıyız. Tunceli Büyük Köy’den gelmedir. Babam çok aydın, demokrat, kadına önem veren birisiydi. O özgürlüğü savunan bir insandır. 
Annem de Mazgirt’li Kurtuluş Savaşı Gazi Seyyid Hüseyin’in kızıdır. Ben ham değilim, her iki taraftan da dede kızıyım. (İzzettin Doğan’ın annesi Elif Ana Mazgirt’li Dedemin akrabasıdır.)

Çocukluk günlerinde İstanbul, yaşadığınız semt, arkadaşlık ilişkileri nasıldı?
Tuzla Lojmanlarında oturduğumuz için birkaç tane evdik. Yüksek Mimar Mühendis Nafiz Çamlıbel’in kızı Nurseli İdiz benim çocukluk arkadaşımdır. Orada genelde subay çocukları vardı. Orası asker lojmanlarıydı. Onlar da benim arkadaşlarımdı, tayinleri çıkınca da onlar da gidiyorlardı. Onlar gidince ben de üzülüyordum. 
Tuzla çok küçük bir balıkçı kasabasıydı. Deniz kenarında olduğumuz için sık sık balık yerdik, balıkçı tekneleri sürekli balık taşırlardı. Ben deniz çocuğuyum aslında. Bir de küçük fırın vardı, ondan da halka simitleri yerdim. Mübadeleyle gelen göçmenlerin kasabasıydı daha çok.

Onlarla ilgili hatıra var mı?
Onlar da benim çocukluk arkadaşımdı. O aileler aydın insanlardı. Onların çoğunluğu Selanikliydi.
Tuzla çok küçüktü, bamya ve enginar tarlaları doluydu, bol bol onları yerdik. Şimdi hiç tarla kalmadı. Ayrıca bir tane küçücük bir gazete bayii vardı. Her sabah koşa koşa gider, fasikülleri alır, kendimize ansiklopedi yapardık. Nazlı Ilıcak yazı yazardı, ben onun sağcı olduğunu bilmezdim, Türkiye Gazetesi’nde yazardı. O bir kadın yazardı, o kadın yazar ne yazıyor diye merak ederdim. Gazeteci, kadın yazar? Bunu merak ederdim. Bazı yazıları hoşuma giderdi, bunları niye yazmış, derdim. Ama onun sağcı bir yazar olduğunu düşünemiyordum. Biz yazın hiç denizden çıkmazdık, berrak çok temiz bir denizi vardı. İçmeleri- Kaplıcaları vardı, o zaman millet sadece suyunu içiyorlardı. Meşhur değildi o zaman kaplıcaları. Dedemi götürmüştüm, bir kez hiç unutmam bunu.

Dedeniz nasıldı?
Annemin babası olan dedem gelirdi. Hüseyin Dede “Muharip Gaziler Derneği” vardı, Harbiye’de sık sık oraya giderdi. Okullarda İstiklal Savaşı’nı anlatırdı, ilkokullara gidip savaşı anlatıyordu. Dedemin üç madalyası vardı, ben de onu Tuzla’daki okulumuza götürmüştüm. 
Dedem çok yakışıklı, çok güzel bir adamdı. Çok edep erkân bilen, çok kültürlü, diğer dedelere benzemez, çok güzel cem bağlardı. Sünnilerin dahi dedemin ayağını öptüğünü bilirim.

Dede kızı olduğunuzu ne zaman fark ettiniz?
Biz küçücüktük, başkaları gelmese de, babam bizleri toplar, Perşembe günleri cem yapardık. Ben hep süpürgeci olurdum. O çevrede tek Alevi aile bizdik. Her cemde süpürgeci görevini ben yapardım. Babam saz çalardı, ben deyiş söylerdim. Küçüklükten babam öğretti bunları bana.

Lise dönemi nasıldı?
Alman şirketine çalışmaya girmiştim. Buna da biraz mecbur kaldım, okula ara verdim, çünkü babam hastalandı, çalışamaz duruma geldi. Evimizin inşaatı yarım kalmıştı. Çalıştığım kurumdaki müdürüm bana dedi ki; “sen oku, ben senin arkanda olacağım”. Bana bir saat fazladan izin verdi, Kartal Akşam Ticaret Lisesi’ne gidip yazıldım. Hem çalışıyordum, hem okuyordum. Akşam 23.00’de okuldan çıkıyorduk, aynı mahalleden beş altı arkadaşım da vardı, trenle eve dönüyordum. Daktiloyu da okulda öğrendim. Sonra müdürüm tüm yazılarını bana yazdırmaya başladı. Sonra daktilo şampiyonu oldum, İstanbul’da. Müdürüm beni şef yapmıştı. Beş yüz kişinin çalıştığı yerde şef olmuştum.

Ya sendikacılık?
Alman Şirketinde çalışırken, bir gün sendika temsilcilerinin seçimi vardı. Benim hiç haberim yokken, benim arkadaşlarım sendika baş temsilciliğine benim adımı yazıyorlar, tahtaya yazıyorlar. Karşımda on üç tane erkek aday vardı. On üç erkek adayı geçtim, sendika baş temsilcisi seçildim. Ve bir baktım odama, sendikacılar doluşmaya başladı. Seçildiğimden bile haberim yoktu benim. İşveren temsilciyken, birden bire işçi baş temsilcisi olarak gördüm. Hayırdır, dedim. Onlar da, sizi kutluyoruz, sizi işçileriniz baş temsilci seçtiler, dediler. Hem de 300 oy farkla ezip geçmiştim onları. Sonra beni müdürüm odasına çağırdı, bana çok kızdı. Sen neden dedi, sendikacı olmayı tercih ettin, ben seni müdür yapacaktım, dedi. Ben de dedim ki, benim haberim yokken beni seçmişler, dedim. Eh.. yolun açık olsun ama yine de yanındayım, dedi. Benim müdürüm Kürt’tü… Ben de doğulu olduğum için beni destekliyordu.

Sendikacılığa devam ettiniz?
Sonra şube yöneticisi oldum. Türk Metal Sendikası Disiplin Kurulu Üyeliğine kadar yükseldim. Türk Metal Sendikası Kongrelerinde divan üyeliğine seçildim. O zamanlar tek bayan sendikacıydım.

Gelelim Sanata, resme. Bu ilgi sizde ne şekilde, ne zaman uyandı, hatırlıyor musunuz?
Çocukluğumda A 4 kâğıtlarına resim yapardım. Defter kenarlarını süslerdim. Gece yatarken, hayal kurardım ben, hayalimde benim evimin tüm duvarlarının resim olmasını düşlerdim. Hep tabloları düşünürdüm. Bu bir gerçektir. Benim hayallerimi resimler süslerdi. Okula giden çocukların resimlerini de ben yapardım. Çocuklar hep 5 alırlardı, ben de o beşler bana ait derdim.

Devamını oku: Ressam GÜLLÜZAR FİLİS TONKUŞ’la Söyleşi

Kategori: Kültür Dünyası Söyleşileri

Diğer Makaleler...

  1. UZUNKÖPRÜ VE EDİRNE'YE GEZİ...
  2. SEFA ÖZTÜRK DEDEYLE SÖYLEŞİ
  3. Alevi Bektaşi İnanç Kurulu Toplandı
  4. Hüseyin Çırakman'la Uzun Bir Söyleşi...
  5. ANJİYO OLDUM… İLGİLENEN, ARAYAN, YAZI YAZAN TÜM CAN DOSTLARI BİN SELAMLA SELAMLIYORUM…
  6. HÜSEYİN DEDEKARGINOĞLU’YLA SÖYLEŞİ
  7. Süleyman Metin Dede'yle Söyleşi
  8. AGOP USTA'YA ŞİİR
  9. Derviş Abdülmüttalip Bekiri ile Söyleşi 2016
  10. Makedonya ve Arnavutluk Gezisi IV. Bölüm 2016

Sayfa 56 / 90

BaşlangıçÖnceki51525354555657585960SonrakiSon

Ayhan AYDIN İnternet Sitesi  erenler@ayhanaydin.info E POSTA

İLKEZGİ SANATEVİ SİTE VE TEMA TASARIMI MUSTAFA KARAÇİFTCİ 0542 559 11 80.