• Ana Sayfa
  • Ayhan Aydın
    • Özgeçmiş
    • KENDİMLE İLGİLİ KISA BİR DEĞERLENDİRME
    • Ayhan Aydın Arşiv Listesi
    • ŞAHKULU SULTAN DERGAHI GÖRSEL ARŞİVİ
    • Hakkındaki Yazılar
    • Hakkındaki Şiirler
    • Hakkındaki Haberler
  • Şiran
  • Söyleşiler
    • Dedeler
    • Babalar
      • BABAGAN (BALIM SULTAN ERKANI) KOLU
      • ÇELEBİLER KOLU
      • SULTAN SÜCEATTİN VELİ OCAĞI (DERGAHI) KOLU
      • ALİ KOÇ KOLU
    • Ozanlar
    • Yazarlar
    • Aydınlar Gazeteciler
    • Bilim İnsanları (Akademisyenler)
    • Kanaat Önderleri
    • Kurum Temsilcileri
    • Sanatçılar
    • Hocalar Mürebiler
    • İzzettin Doğan
  • Gezi Notları
    • Anadolu
    • Avrupa
      • Batı Avrupa Gezi Notları
    • İran
    • Suriye
    • IRAK
  • Yazılar
    • Basındaki Yazılar
    • Denemelerim
    • Etkinlik Haber Yorum
    • Cem Vakfı Yazıları
    • Kitapların Dünyası
    • Şiir Denemelerim
  • Kültür Sanat
    • Kültür Dünyası Söyleşileri
    • KÜLTÜR SANAT YAZILARI
  • Ahmet Hezarfen
    • Ayhan Aydın Kitap Yazıları
    • Osmanlı Arşivinde Aleviler Bektaşiler
    • Diğer Çeviri Belgeleri
    • Yazıları- Anıları - Görüşleri
    • Ahmet Hezarfen'le İlgili Yazılar
    • Ahmet Hezarfen Balkanlar(Rumeli)
    • Dergahlar Türbeler
      • Balkanlar Rumeli
        • Bulgaristan
          • Otman Baba
          • Demir Baba
          • Akyazılı Sultan
          • Ali Koç Baba
          • Elmalı Baba
          • Hüseyin Baba
          • Dallı Ali Baba Türbesi
          • Yunus Abdal
          • Saçlı Koçlu Babalar
          • Alan Mahallede Ali Baba Türbesi
        • Makedonya
          • Sersem Ali (Harabali) Baba
          • Sarı Saltuk
          • Hıdır Baba
          • Cafer Baba
          • Üsküp Halveti Tekkesi
        • Yunanistan
          • Seyyid Ali (Kızıldeli) Sultan
          • Ece (İce) Sultan
          • Nefes Baba
          • Atatürkün Evi Selanik
      • İran
      • Suriye
      • Diğerleri
      • Anadolu
        • Hacı Bektaş
        • Sultan Sucaettin Veli
        • Abdal Musa
        • Kolu Açık Acim Sultan
        • Seyyit Garip Musa
        • Haydar Sultan
        • Diğer
      • İstanbul
        • Şahkulu Sultan
        • Kurucu Ahmet Sultan
        • Garip Dede Türbesi
        • Erikli Baba Türbesi
        • Nafi Baba (Şehitlik)
        • Karaağaç
        • Karyağdı
        • Duvar Baba
    • Semahlarımız
      • Rumeli Semahları
      • Anadolu Semahları
      • Sultan Sucaettin Veli Ocağı-Dergahı Semahları
    • Atatürk Fotoğrafları
    • Etkinlik Fotoğrafları
      • Türkiye
      • Balkanlar
      • Avrupa
      • Diğer
    • İnanç Önderleri
      • Dedeler
        • Fetfi Erdoğan Dede
        • Aşık Ali Metin Dede
        • Hüsamettin Aydın (Seyyid)
        • Nevzat Demirtaş
        • Musa Küçük
        • Veli Akkol
        • Hüseyin Orhan
        • Celal Arslan
        • Dedeler Diğerleri
      • Babalar
        • Hakkı Saygı
        • Abidin Harman
        • Mehmet Şilli
        • Reşat Bardi Dedebaba
        • Babalar Diğerleri
      • Zakirler
      • Çelebiler
      • Dervişler
    • Cemlerimiz
    • Yazarlar
      • Abidin Özgünay
      • Baki Öz
      • Cahit Tanyol
      • Mehmet Yaman Dede
      • Mehmet Yardımcı
      • Refik Engin
      • Şevki Koca
      • Ahmet Hezarfen
      • Yazarlar Diğer
    • Ozanlar
      • Adil Ali Atalay (Vaktidolu)
      • Ahmet Akar
      • Ali Ekber Çiçek
      • Aşık Durmuş Günel
      • Aşık Veysel
      • Hüseyin Çırakman
      • Hasan Papur
      • Hüseyin Yorulmaz (Seyfili)
      • Aşık İhsani
      • Mahzuni Şerif
      • Muharrem Yazıcıoğlu
      • Murtaza Şirin
      • Müslüm Sümbül
      • Telli Suna Gölpek
      • Ozanlar Diğerleri
      • Ozanlarla İlgili Simgeler
    • Gümüşhane-Şiran (Kırıntı-Yeniköy
      • Yeniköy (2010) Sayı Sayma Oyunu
      • Yeniköy Kış - Güssün Aydın Cenaze 2000
      • Kırıntı Yeniköy Düğün 2003
      • Kırıntı Yeniköy
    • Ayhan Aydın
      • Hısım Akrabalarım-Arkadaşlarım
      • Cem Tv Proğramlarım
      • Ayhan Aydın Resimleri
      • Ayhan Aydın'ın İstanbulu
      • Ayhan Aydının Manzaraları Şehirleri
  • Önemsediklerim
  • Konuk Yazarlar
  • Site Haritası
  • Balkanlar (Rumeli)

Mümtaz Soysal, Yıldız Kenter

Cumartesi, 30 Kasım 2019 09:02 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 760

MÜMTAZ SOYSAL, YILDIZ KENTER

Hani bazı isimler vardır, dünya durdukça yaşayacak, eylemleriyle, görüş ve düşünceleriyle yaşadıkları dönemde ve sonrasında bir büyük kitlenin, bir büyük davanın, bir büyük çabanın, bir sanat dalının da en önemli isimlerden olmuşlardır. Verdikleri mücadeleleri görmemek için; ya kör olmak gerekir, ya da tam anlamıyla cahil, ya da karanlık bir zihniyet…

Yurdumuz geçtiğimiz günlerde iki büyük ölümsüz değerini sonsuzluk âlemine uğurladı.

Her ikisinin de cenaze merasimlerinde bulunun, aynı zamanda orada hazır bulunanların ruhlarıyla bütünleşen birisi olarak söyleyeyim ki, bu ülkede ne demokrasi yok edilebilir, ne insanlık tükenir, ne de insana, insanca yaşama olan özlem biter. Aslında bu ülkede yürek aynı yürek, öz aynı öz, yanan aynı insanlık ateşidir.

Yazılarıyla Hukukumuzun Pusulası: Mümtaz Soysal

Mümtaz Soysal Hocanın kitaplarını, gazetelerdeki makalelerini okuyarak büyüdük. Yazıları çoğu zaman gerçek bir kutup yıldızı, pusula niteliğinde yazılardır. 

Mümtaz Soysal, Türkiye’nin demokrasi, insan hakları, hukuk mücadelesinde her daim adı anılıp, yâd edilecek, yeri doldurulamaz çok büyük bir değerimizdi.

Mümtaz Soysal Hoca, bir kere her şeyden önce evrensel hukuk normlarını uluslar arası boyutuyla çok çok iyi bilen, hukuku bir insan hakları meselesi olarak yorumlayan, laiklik, özgürlük ve hukuk arasında doğrudan bağlar kuran bir düşün insanıdır.

İyi bir hukukçu olmak için sadece hukuku bilmek yetmiyor, tüm dünyaya, insan hakları meselelerine, devletin nasıl bir hukuk devleti olması gerektiğine ve evrensel değerlere bir bütünlükte bakıp, hukukun insanın her yönüyle gelişmesi için nasıl roller üstlenebileceğini de çok iyi bilmek gerekiyor. Hukuk metinlerini sadece “lafzıyla” bilmek ne ifade edebilir, onu bir ülke ve o ülkenin tüm vatandaşları açısından tam eşit ve evrensel olarak yorumlamadıktan sonra?

Mümtaz Soysal, özgürlükçü bir anayasa metni olarak yorumlanan 1960 Anayasası sürecinden bu çabalar içindeyken, 1980 darbesi ve sonrasındaki ‘82 Anayasasının ceberut, insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayan, bazılarını da yok eden, faşist ruha dayalı bu hukuk metnine bu sefer karşı koyarak bu konudaki mücadeleci isimlerin de başında yer alıyordu.

Mümtaz Soysal; çağdaş Türkiye’nin aydınlık yüzü, Türkçe’yi en iyi kullanan gazetecilerden birisi, ülkemizdeki her türlü sosyal-siyasal meselelerde kafa yormuş, hayatını demokrasi mücadelesine harcamış yeri doldurulamaz gerçek bir aydınızdır. Anası önünde büyük bir saygı ve hürmetle eğiliyoruz.

 

Evreni Aydınlatan Gerçek Bir Yıldız: Yıldız Kenter

Tiyatro insanoğlunun yarattığı en eski, en önemli sanat dalıdır. Tüm varlık, yokluk, var oluş, düşünce, acı, sevinç, dünyada insanın ve insanlığın istisnasız tüm halleri sanatın dolayısıyla tiyatronun da konusu içindedir.  İyi bir tiyatrocu sadece rolünü iyi oynayan bir oyuncu değildir, tüm ruhunu, benliğini, özünü, tüm birikimlerini o oyuna verebilen insandır. Yürek yakıcı, göz yaşartıcı, ruha işleyen, benliğe kazınan ölümsüz dizeler, iyi bir tiyatrocuyla insanı ve insanlığı da değiştirir, onu tüm yaşamın gerçekliğiyle buluşturur. Büyük bir şair, bir öykücü, bir düşün insanı olmak yetmez tiyatro eseri yazarken, tüm gerçekliğiyle yaşamın içinde soluduğu metinler olmalıdır o metinler. Ama bundan da önemlisi tüm konuşmalarıyla, mimikleriyle, haykırışlarıyla, ruhlar ötesine geçip insanla buluşması, insana insandan daha yakın olması gerekir gerçek bir tiyatrocunun.

Yıldız Kenter’in yaptıklarını, nasıl usta bir tiyatrocu olduğunu anlatmaya kitaplar yetmez… O her boyutuyla çok yönlülüğün büyük ve ölümsüz bir ismidir; ırk, renk, cinsiyet, din, dil ayrımı yapmayan yeryüzü hümanizmasının doruk noktasındadır. Yıldız Kenter dünya durdukça yaşayacak bu toprakların en evrensel değerlerinden birisidir.

Yıldız Kenter sadece bir tiyatrocu, Türkiye’de tiyatronun öncü isimlerinden birisi değildir… 

O yürüyen dağ idi, coşan deniz, dahası bir yar, cilveli bir ceylan, koca bir ana yüreği idi.

O çağıl çağıl akan nehir, tarlalarda altın başaklar, salkım söğütler, yağan yağmur, coşan bir öfke idi…

O Anadolu’ydu, o Balkanlar’dı, O tüm Asya, Avrupa, Afrika idi…

Görmediniz mi yoksa onu? O gidiyor, yakalayamadınız mı yoksa onu Urfa boylarında, Artvin dağlarında, Tokat’ta bir kervansarayda sohbet etmeniniz mi yoksa?

Oysaki ağlayan bebelerin gözyaşlarında, sistemin köleleştirdiği nasırlı ellerin derin kederlerinde o vardı.

Hani devriyeler geziyor, kim dost, kim düşman bilinmez büyük ulusal kurtuluş savaşında cephaneye mermi taşıyan analar vardı ya,  görmediniz mi siz, işte onların umutlarında o vardı?

Yıldız Kenter diyorum size; dağ dağ, ova ova, bu yurt toprağında Hristiyanında, Alevisinde, Mecusisinde, Ermenisinde, Rumunda var olan…

Kimliğini bulan ve haykıran, ben insanım, insan oğluyum, insan kızıyım, diyebilen bir büyük, ölümsüz isim diyorum, ben size…

Anısı önünde sonsuz bir saygı, sevgi ve özlemle eğiliyoruz.

AYHAN AYDIN

Bir Yol Gazetesi, 21 Ekim 2019

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

Alevi - Bektaşi Araştırma Merkezi 2. Yazı

Cumartesi, 30 Kasım 2019 08:58 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 717

ALEVİ – BEKTAŞİ ARAŞTIRMA MERKEZİ (2.)

Ayhan Aydın

Alevi – Bektaşi toplumu, Alevi – Bektaşi kurum ve kuruluşları, tüm yaşanmışlıkların verdiği tecrübelerle artık çok ciddi bazı çalışmalar ve çabalar içinde olmak zorundadırlar. Bu çalışmalardan birisi de hiç şüphesiz Alevi - Bektaşi Araştırma Merkezi’dir.

Bugün kadar olduğu gibi halen de birçok Alevi - Bektaşi kurum ve kuruluşu kendi çapında Alevilik Bektaşilik araştırmalarında bazı çalışmalar yapmıştır. Her türlü takdirle birlikte, bunların yetersizliği de ortadadır. Türkiye’de Şahkulu Sultan Dergâhı, Cem Vakfı, Hacı Bektaş Anadolu Kültür Vakfı, 2 Temmuz Pir Sultan Abdal Kültür ve Eğitim Merkezi, Avrupa’da AABF Bünyesindeki çalışmalar, Alevi Bektaşi Kültür Enstitüsü çalışmaları gibi çabalar bu konudaki tecrübeler, önemli birikimleri bize vermektedir.

Bu konudaki en büyük sorunlarımızdan birisi de, paylaşımcı bir yapıdan uzak olarak, zaten az olan bilgi ve belgelerin de ortak kullanımda olmamasıdır. Yani kurumlar ellerindeki bilgi ve belgeyi ne birbirleriyle ne de tam anlamıyla halkla ve bilim insanlarıyla paylaşmamaktadırlar. Bu konuda bir kere bunun aşılması gereklidir. Mademki birlik, mademki birlikte çalışmak diyoruz, o zaman bunu da sağlayacağız, sağlamak zorundayız. Bilim insanları, araştırmacılar, gazeteciler de bu konuda örnek ve öncü isimler olmak zorundadırlar.

Alevilik - Bektaşilik hep söylenegeldiği gibi, asla ve asla sadece sözlü kültür olarak bugüne kadar gelmemiştir. Alevi - Bektaşi dünyasının sayısız yazılı belgesi de vardır. Yüzlerce basılı veya el yazması kitap, cönk, Osmanlı Arşivi içinde binlerce Alevilerin – Kızılbaşların- aleyhinde de olsa, lehinde de olsa yazılı belge, somut eserlerdir.

Alevi - Bektaşi toplumu; ocaklarıyla, tekkeleriyle, dergâhlarıyla yüzlerce yıldır yakılıp yok edilmek istensen de, hem göçebe bir toplum olsa da, sürgünden sürgüne giden bir büyük halk kitlesi olsa da, yüz binlerce somut kültür varlığını koruyabilmiş, halen de yaşatan bir özelliğe sahiptir.

Bağımsız, sadece bilimsel çalışmalar yapacak ve tüm dünyadaki Alevi- Bektaşi toplumunun varlığıyla ilgilenecek bir Araştırma Merkezinin kurulması gerekli ve zorunludur.

Devamını oku: Alevi - Bektaşi Araştırma Merkezi 2. Yazı

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

Alevi - Bektaşi Araştırma Merkezi 1. Yazı

Cumartesi, 30 Kasım 2019 08:50 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 761

ALEVİ – BEKTAŞİ ARAŞTIRMA MERKEZİ (1.)

Ayhan Aydın

Yüz yıllar boyunca, çok geniş bir coğrafyada; kendi özgün, özgür, bütünsel yapısını ortaya koyan Alevi – Bektaşi Yol ve Öğretisi, tüm tarihsel – kültürel boyutlarıyla çok ciddi bir şekilde araştırılmayı da gerektiren bir sosyal olgudur.

İnançsal, kültürel yapısı, ritüelleri, tüm somut enstrümanlarıyla bir üniversite bünyesinde her yönünün, objektif bir aklın gözetiminde, bilimsel olarak araştırılıp, geleceğe aktarılması için tüm malzemeleriyle ortaya konulması gereken büyük Alevi Bektaşi evreni, tüm dünyanın da mutlaka merak edip yararlanacağı bir alanı da ifade eder.

Manevi yapısı yanında, sosyolojik boyutuyla da sosyal bilimlerin; tarihin, etnolojinin, antropolojinin, halkbiliminin ve edebiyatın da ilgi alanında olan Alevi – Bektaşi kültür dünyasının somut, elle tutulur çok büyük ürünleri vardır.

Bu konuda nasıl ki müzelerin, eğitim merkezlerinin, kültür merkezlerinin kurulması gerekiyorsa, tüm bunlar içinde bir Alevi - Bektaşi Araştırma Merkezi’nin gerekliliği zaten kendisini uzun zamanlardır hissettirmektedir.

Dernek, vakıf, cemevi birlikleri bu toplumun ihtiyaçlarını belli oranlarda karşılarken, geçmişten geleceğe bu büyük yol ve öğretinin tüm boyutlarını araştırılıp, sorunlarını, olgularını ve tüm değerlerini tarafsız ve bilimsel bir şekilde ortaya koyabilecek çok ciddi bir kuruluşun olmaması bu yapının en büyük eksikliklerden birisidir.

Bugüne kadar Alevi kurum ve kuruluşları bu konuda bazı adım atmak isteseler de, bu konuda çok da başarılı olamamışlardır. Devlet ve özel üniversiteler bünyesinde oluşturulmaya çalışılan “araştırma merkezleri” ise, bazı güzel çalışmaları yanında; gerçekten de devletin tek boyutlu ve bazen dayatmacı bakış açısını yansıtmakta, tarafsızlığı ve bilimselliği tartışılır merkezler konumunda olmaktadırlar. Hatta çeşitli üniversitelerin “Alevilik – Bektaşilik Yüksek Lisans Programları” adı altındaki çalışmaları da aynı tek taraflı ve boyutluluğun etkisi altındadır.

Türkiye’de devletin; Alevi – Bektaşi varlığını yok sayması, haklarını vermemekte direnmesi, baskıcı ve dahası asimilasyoncu tavrı her geçen gün kendisini daha da çok hissettirmektedir. Türk Devletinin derin devleti olan, bir din fetva makamına dönüşen, Türkiye’de inanç özgürlüğünün, insan haklarının kısıtlandığı ana merkezlerden birisine dönüşen Diyanet İşleri Başkanlığı, her daim sinsi oyunlarını oynamayı sürdürmektedir. Sözde Aleviler adına “Alevi Bektaşi Klasikleri”ni yayınlayarak, zaman zaman dedelerin ellerine Kuran vererek, Alevilere “din dersi” veren Diyanet, devletin Alevilere bakışını yansıtan kurum olmaktadır. Aynı zamanda; MEB, TRT, Kültür Bakanlığı ve tüm birimlerinde devlet aklının Alevi Bektaşi varlığını yine yok sayıcı veya en azından üstün körü yasak savıcı bazı küçük hamleler dışında, değerlendirmemesi de bu devletin en büyük eksiklilerinden ve ayıplarından birisidir.

Bu kadim halkların, dinlerin ve uygarlıkların kutsal topraklarında Alevi Bektaşi Yol ve Öğretisi bilinçli bir şekilde tüm değerleriyle erimeye ve yok olmaya doğru itilmiş, maalesef bu konuda Aleviler de kendi kültürel varlıklarını koruma ve geleceğe aktarmada adeta devletle yarış içinde olmuşlardır.

Tüm bunlar yanında; eleştiri, vay vaylanma, umutsuzlukla da bir yere varılamaz.

Gün çalışma, araştırma, fikir ortaya koyma, üretme günüdür.

Son otuz yıldır, Alevi kurumlarının zaman zaman hemen hemen tümünün bir araya geldiği, “Alevilerde Birlik Toplantıları” olgusal olarak, umut verici, ufuk açıcı, heyecan uyandırıcı çalışmalar ve hamlelerdir.

En başından beri tüm bunlara en yakından tanıklık eden isimlerden birisiyim, tam otuz yılım tümüyle bu yapının içinde geçti.

Sonuçta, Alevilerin de umutlanmaya, sorunlarını yüksek sesle dile getirmeye ve gerçekten de tam anlamıyla birliğe, beraberliğe ve birçok konuda ortak çalışmaya ihtiyaçları vardır. Zaten biraz da bu yapılamadığı için, bazı hakların alınması ve sorunların giderilmesinde istediğimiz noktada değiliz.

Alevi kurumları; hiçbir kişinin, görüşün, yapının tatmin yerleri, kişilerin kendilerini gösterecekleri, meşruiyet kazanacakları mekânlar değildir. Ortak bir fikir ve proje çevresinde çalışamamak da yine bu toplumun temel çıkmazlarında birisidir.

Tüm bunların bilincinde olarak, sadece ve sadece kendi yol ve erkânımız, öğretimiz ve çocuklarımızın geleceği için ortak aklımızı kullanıp bugüne kadar bir türlü atamadığımız, bazı somut adımları bundans sonra atmak zorundayız.

Kişisellikten uzak, kurumsal varlığı hissettirme ve günü kurtarmanın dışında, Aleviler Bektaşiler artık daha ciddi, kalıcı çalışmalar yapmalı, geleceğe dair daha ciddi bazı adımlar atmak zorundadırlar.

Artık bıçak kemiğe dayanmıştır, bazı işler ya olur, ya olur.

Bu işlerden birisi de bir ortak bir Alevi - Bektaşi Araştırma Merkezi’nin kurulması zorunluluğudur.

Yazının ikinci bölümünde biraz daha konuyu açmaya çalışacağım.

Muhabbetlerimle.  

Ayhan Aydın, 26 Kasım 2019

 

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

DİDAR BACI...

Çarşamba, 20 Kasım 2019 07:52 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 929

DİDAR BACI

Ayhan Aydın

Bu yaz, 20 Ağustos – 24 Eylül tarihleri arasında, Makedonya’daki Harabati Baba Tekkesi’nde dostluğu, hizmeti, paylaşımı, bilgi edinmeyi, bir Bektaşi Tekkesi’ndeki güncel gelişmeleri insanlara aktararak, eşsiz bir deneyim daha yaşadım.  Balkanlar’daki Alevi - Bektaşi toplumu üzerindeki baskıları, asimilasyon çalışmalarını bu arada Sersem Ali Dedebaba ismiyle de anılan Harabati Baba Tekkesi’ndeki tüm gelişmeleri detaylarıyla daha önce kamuoyuyla paylaşmıştım. Bu tekkenin ve tüm Balkanlar’daki Alevi Bektaşi toplumunun sesi olmayı bundan sonra da, kısmetse gönüllü olarak yaptığım çalışmalarla sürdüreceğim.

Anadolu Aleviliği özelinde “Bacıyan-ı Rum” ismiyle anılan ve hala varlığı konusunda çok ciddi bilimsel çalışmalar yapılmamış olsa da söylencelerde yaşayan Bacılar Birliği, kavramı vardır; çok zor ve dar günlerde, erlerle birlikte inanç, yurt, dava, ilke adına mücadele eden eren kimlikli öncü kadınların biriliği.  Zaten Kadın Erenler konusu da bir gerçeği ifade eder; Fatıma Ana’dan, Kadıncık Ana’ya, onlar da günümüze bir geleneğin izi sürülebilir.

Kadın; yardır, anadır, aslında evrenin de evin de temelidir, mayasıdır. Kültürü var edip, taşıyan kadın aynı zamanda Alevilikte belleğin de koruyucusu ve aktarımcısıdır.

İşte Didar Bacı’mız da, yani Didar Doko da, “çağdaş” bir bacı’mızdır. Üniversite mezunu, anne tarafından köklü bir Bektaşi ailesinden gelen ve hem Makedonya’da, hem de Bosna – Hersek’de yaşamını sürdüren Didar Bacı, çok maharetli, becerikli, temiz, titiz bir insandır. Bir ay boyunca birlikte bacı – kardeş olarak, Derviş Abdülmüttalip Bekiri ile birlikte üç can olarak, matemde, sohbette, yemek yapmada ve her türlü hizmette, tekkeye gelen ziyaretçileri ağırlamakta, bir kolektiflik oluşturduk. Hiçbir şüpheye yer olmayacak şekilde görev bölüşümüyle, hem tekkenin tüm günlük işlerini yürüttük, hem de yaşananları birlikte konuştuk, analiz ettik.

Oldukça keskin bir zekâya sahip olan Didar Doko, çok iyi Türkçe’siyle gelen tüm misafirlere, konuklara, şu veya bu nedenle yolu tekkeye düşenlere en ayrıntılarıyla tekkenin tarihini, yaşanan güncel sorunları, Alevi -  Bektaşi kimliğinin bir bütün olduğunu, bu inancın değerlerini, Bektaşiliğin tutuculuktan uzak aydın insanların yürüdükleri bir yol olduğunu vurgulu cümlelerle uzun uzun anlatıyordu.

Arnavutça, Boşnakça yanında İngilizce’siyle de yine farklı uluslardan insanlara Bektaşiliğin misafirperverliğini de, nüktedanlığını da gösteriyordu. Empati yeteneğiyle, her ulustan insana kucak açabilen Didar Doko, yöredeki son dönem ünlü mücerret Hüsnü Kemal – Kalender- Baba’nın yeğeni olarak da sık sık Bektaşiliğin evrensel insani yönleri de hatırlatıyordu.

Didar Doko, geçmişi iyi bilen, günümüzü iyi analiz edip, gelecek de tekke üzerinde oynanabilecek oyunları da gören bir sezgisel ruha sahipti.  O hiçbir hizmetten kaçınmıyor, ne bir gösteriş, ne bir beklenti, ne bir usanma göstermeden erkeklerin yani er kişilerin yapabilecekleri işleri de yiğit bir şekilde başarıp her şeyin üstesinden geliyordu. Hoşsohbet, lafını esirgemeyen, gerçeği hiçbir insan ayırmadan yüzüne de söyleyebilen, dedikodu yapmayan, mert bir insan olarak Didar Doko, daha önceden de birçok kez bir arada bulunsak da, bu gezimde ve bu sene gerçekten beni en çok şaşırtan bir can sima olarak karşıma çıktı.

Karanlıklar, türlü zorluklar içinde; bilinçli, kararlı, öngörü gücü çok kuvvetli, inancının ilkelerinden taviz vermeden, bu konuda kimseye göz açtırmadan, sözünü sakınmadan söyleyip, eylemiyle bunu gösteren Didar Doko aslında Didar Bacı’dır. Hiç abartısız, bu yiğit insan, Alevi - Bektaşi kadınının inisiyatif alarak, kültür dokularında olan mahir başarıyı çok üstün bir şekilde ortaya serebilmesinin timsalidir.

Evet, çok şükür ki; Alevilik Bektaşilik hala yaşıyor, üstü örtülmek istense de, biraz puslar ardında kalsa da tarihi değerleriyle varlığını sürdürebiliyor. Uyuyanlar, çıkar için asimilasyona biat edenler, sözde erkek olarak kadına baskı yapıp, onu dış kapının mandalı görüp, cemlerde de onun zorla başını örtüp, karanlığa gömmek isteyen sözde Alevi önderleri gözlerini açsınlar, yoksa onlara gözlerini açtıracak nice nice Didar Bacı’lar biraz örtülü kaldıkları yerlerden çıkıp gerçekleri onlara hatırlatmasını bilirler.

Ne diyeyim, sen çok yaşa, var ol Didar Bacı, minaresiz camiye dönüşmeye başlayan her cemevine, özellikle Avrupa’da kahvehaneye dönüşen her Alevi derneğine, asimilasyoncu çabayla işgal edilmek isteyen her tekkeye senin gibi bir “er” bacı lazım…

Aşk ve muhabbet ile kalın…

16 Kasım 2019, Bir Yol Gazetesi

Kategori: Basındaki Yazılar

HÜSEYİN ELMAS DEDE'YLE SÖYLEŞİ

Çarşamba, 14 Ağustos 2019 11:56 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 2033

ALEVİ GELENEĞİ YAŞATAN GÜL YÜZLÜ
 BİR OCAK-DERGÂH İNSANI
HÜSEYİN ELMAS DEDE
(03-11-1959 / Sivas / Hafik / Yalıncak Köyü)

 Daha önceden yazılarıyla tanıdığım ama ağırbaşlı kişiliğiyle de uzaktan çok sevdiğim sevgili dedemle özellikle son bir yıldır daha da yoğun bir diyaloğumuz oldu. Tahminlerim çok şükür ki yerinde çıktı. Çünkü artık insan yanılmak istemiyor; yanılmaktan bıkıp usandım ben en azından… Dışından baktım yeşil bir türbe, içine girdim tövbe estağfurullah… İnsanlar da, kurumlar da, yapılar da böyle oldu… Aydınlar, yazarlar, kurum başkanları… Benim için de özellikle dedeler, babalar, ozanlar… Sanatçıları pek saymıyorum. Sesleri beni de büyülüyor, beni de çok etkiliyor, bana da çok şey veriyor… Ama sanatçıların bir bölümü gerçekten Aleviliği bir geçim kapısı yapıp hiçbir emek vermeden, bu kültürü de çok da benimsemeden, para hatırına biraz da Alevi görünüp ya da Alevi hayranı görünüp yirmi-otuz yıldır en iyi para kazanan insanlar oldular…

Dedelerimiz, bizim öz değerlerimiz… Geçmişin o güzelliklerini yaşatan dedeler var mı? Dedelik kurumu gerçekten yaşıyor mu? Bilge, kâmil, dede gibi dedelerimiz halen yol-erkân sürüyorlar mı? En çok merak edilen konulardan birisi. Elbette benim de otuz yıldır peşinde olduğum ana sorulardan birisi…. İşte Hüseyin Elmas Dede, hem bilgili, hem görgülü, hem ağırbaşlı, hem hoşgörülü, hem engin, hem turap, hem kucaklayıcı, hem köklerini bilen, hem ocağının hakkını verirken tüm Alevileri hatta tüm insanlığı kucaklayan bir dedemiz… Onu tanımak gerçek anlamda bir büyük mutluluk; hem insan olarak, hem de bir yol âşığı olarak… İşte diyoruz, deminki soruların yanıtı olarak; evet, gerçek dedelerimiz hâlâ var, gelenek hâlâ yaşıyor, hâlâ çıkar pazarına düşmeden yoloğlu gerçek er kişiler aramızda yaşıyorlar… İyi ki varsın sevgili Hüseyin Dedem! Aşk ola sana ve senin gibi yolu sürenlere, bu geleneği gençlere ve geleceğe taşımanın yükünü çekebilenlere… Hü dost…

AYHAN AYDIN

- Sevgili Dede’m! Sizi daha yakından tanımak istiyoruz. Bize yaşam öykünüzü anlatabilir misiniz?

- Ana doğumum konusunda annemin söylediğine göre, aralık ayının 3. günü doğmuşum; dayım Hüseyin Feyzi Yalıncakoğlu’nun (Yalıncak Tekkesi’nin postnişini ve çok bilge bir insandı) kayıtlarında 1956 tarihi görülüyor. Ama nüfusa göre 03.11.1959 tarihinde, Sivas/Hafik/Yalıncak Köyü’nde doğmuşum.

Yalıncak Köyü’nün şöyle bir özelliği vardır: 1267 tarihinde Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli’nin görevli olarak gönderdiği Seyit Muhammed Nuri yani Yalıncak Sultan adıyla anılan ulu zatın ilk dergâhını oluşturduğu ve bu vesileyle köyü de kurduğu bir köydür. Yaklaşık 800 yıldır Yalıncak Köyü’dür.

Yalıncak, Sultan Hünkâr’ın Çerağcısı ve 5. Halifelik Postu sahibi Pir Eba Sultan’ın oğludur. (Pirep Sultan). Onun da yani Pirep Sultan’ın da Konya’da Molla Sadreddin Konyevi ile ilgili Hünkâr’ın görevlendirmesiyle yolumuzu-erkânımız anlatmak üzere bir görevi vardır. Larende Kapısı denilen yerde de türbesi vardır.

- O zaman köyden bahsedin.

- 1830’lara kadar Yalıncak Köyü tamamen Yalıncak Sultan Evlâtları’ndan müteşekkil idi. 1826’da 2. Mahmut tarafından kapatılan binlerce Alevi-Bektaşi tekkesinden biri olmuştur ve ocak mensupları buradan uzaklaştırılmışlar, çeşitli yerlere dağıtılmışlardır.

Asıl ilk dağıtılma 1401 yılında oluyor. Yıldırım Beyazıt, o zaman Danişmentlerin başkenti olan Sivas bölgesini Osmanlı’ya iltihak etmek istiyor. Bölgede çok büyük çatışmalar yaşanıyor. Yalıncak Sultan evlâtları da 3 kardeş olarak farklı yörelere dağılıyorlar. Birisi Ankara’ya gönderiliyor. Bugünkü Ankara’daki ODTÜ arazisi içinde istimlak edilen Yalıncak Köyü’nü kurar. Kardeşlerden birisi Giresun tarafına göç ediyor. Asıl postnişin kardeş de Divriği’nin Örenik Köyü’ne (Bugün İmranlı’ya bağlı Aydoğan köyü’ne) gidiyor.

Tekke’deki hizmetler Örenik’ten bir süre sonra dönen postnişin aile tarafından 1826 yılına kadar kesintisiz sürdürülmüştür.

1826’da türbe ve tekke yıktırıldıktan sonra yeniden bir tasfiye hareketi olmuştur. Dergâhın çevresindeki araziler, yani dergâha ait araziler boş kalmıştır.

1830’larda Dersim bölgesinden biraz Erzincan’dan, bir aile de Malatya’dan boşaltılmış olan Yalıncak Köyü’ne yerleşmiştir.

Gürlevik Dağı eteklerine yerleşmiş olan Kürmeşli Aşireti, dedeleri olan Ağuiçen Ocağı dedelerinden bir aileyi de birlikte Yalıncak Köyü’ne getirirler. Kürmeş Aşireti önderlerinden İsmail Hakkı Ağa tarafından Seyit Mahmut ve üç oğlu olan Seyit Mehmet Ali, Seyit İsmail, Seyit Hüseyin ile birlikte yol ve erkân hizmetlerini sürdürsün diye getirilen bu aile aynı bizim ailemizdir.

Devamını oku: HÜSEYİN ELMAS DEDE'YLE SÖYLEŞİ

Kategori: Dedeler

34. ABDAL MUSA ANMA ETKİNLİKLERİ YAPILDI (4-7 TEMMUZ 2019)

Salı, 16 Temmuz 2019 07:35 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 973

34. ABDAL MUSA ANMA ETKİNLİKLERİ YAPILDI (4-7 TEMMUZ 2019)

Etkinlik, Gözlemler, İzlenimler, Eleştiriler…

34. Ulusal, 17. Uluslar arası Abdal Musa Anma Etkinleri, 4 - 7 Temmuz 2019 tarihleri arasında Abdal Musa’nın da türbesinin olduğu Antalya Elmalı Tekke Köyü’nde büyük bir coşkuyla yapıldı. Geleneksel olarak uzun yıllardan beri yapıla gelen etkinliklerde bu sene de birçok sanatçı, ozan sahnede yer alırken, Alevilik’le ilgili paneller de gerçekleştirildi.

Ayhan Aydın

Abdal Musa – Kaygusuz Abdal ve Sürülen Yol…

Alevi Bektaşi düşünce dünyası içinde en önemli sembol şahsiyetlerden birisi olarak kabul edilen Abdal Musa; Osmanlı döneminde, 1326’da Bursa’nın fethinde yer almış, Gazi- Alp Eren kimliğinde bir öncü olarak, Batı Anadolu’da ve Akdeniz Bölgesinde Hacı Bektaş’ın düşüncesini yaymış, bu öğretinin bu topraklarda kökleşmesine sağlamış bir büyük tarihi kişiliktir. Zamanla; bugün türbesinin de bulunduğu yerde dünyanın dört büyük Bektaşi tekkesinden birisi olmuş ve tüm yörenin hayat kaynağı olan Abdal Musa Tekkesi, birçok ozan ve inanç önderinin yetişmesinin yanında, çok geniş tarım arazileri ve hayvancılığıyla da bugünkü sosyo - ekonomik hayatın da temel yapı taşı olmuştur.  Abdal Musa – Kaygusuz Abdal ve ondan sonra gelenler bu dergâhta, diğerlerinden farklı olarak sürülen Alevi – Bektaşi erkânıyla da kendine ait bir yol kurmuştur.

Abdal Musa’ya bağlanan ve Alevi Bektaşi dünyasında en üretken ve önemli ozanlardan birisi olarak bilinen, eskiden Alaiye Beyi oğlu Gaybi iken, dergâha intisap edip (bağlanıp) zamanla Kaygusuz Abdal (1341-1444 (Yaklaşık tarih)) olan bu büyük ozanın da varlığı bu tekkeyi daha da bilinir kılmıştır. Rumeli başta olmak üzere birçok yeri gezen, gören ve zamanla kendi yarenleri de oluşan Kaygusuz Abdal’ı Abdal Musa Mısır’a göndermiş, orada bir Tekke kuran Kaygusuz Abdal 1960’lı yıllara kadar Mısır’da da Bektaşiliğin var olmasını sağlayarak tarihi bir misyon üstlenmiştir.

Bugün tüm Alevi Bektaşi dünyasında anılan, öğretesi, çalışmaları, eserleri, sözleri bu toplum üzerinde büyük bir etkiye ve öneme sahip olan Abdal Musa ve ondan ayrılmadan anılan Kaygusuz Abdal, en azından bu dört yüz hanelik köyde sadece ismen değil de, kendine özgü bir cem erkânıyla da yaşatılmaya çalışılıyor.

Her sene Abdal Musa, Kaygusuz Abdal (Türbesi Mısır’da olsa da), Budala Sultan, Mestan Dede gibi ziyaret mekânlarının olduğu Tekke Köyü’nü binlerce insan ziyaret ediyor. Burada kurbanlar tığlanıyor, cemler yapılıyor.

Bektaşilik’te bir halifelik makamı olan, 1826 yılında kapatıldığında büyük bir mal varlığı yanında zengin bir kütüphanesi de bulunan Abdal Musa adına yine burada bir inanç önderi olarak Halifebaba bulunmaktadır. Hüseyin Eriş bugün buradaki inanç önderi pozisyonunda hizmetlerini sürdürmektedir. Geleneksel etkinliklerini, cemlerini yapan yöre insanı Abdal Musa- Kaygusuz Abdal’ı adını yaşatmakta, onlar adına aksatmadan erkânlarını sürdürmektedirler.

Anma Etkinlikleri

Abdal Musa felsefesine uygun bir şekilde, onun öğretisini yaşatmak ve tanıtmak amacıyla Abdal Musa adına her sene bir etkinlik yapmak geleneğin bir devamı olmuştur. Alevi Bektaşi inanç ve kültür dünyasının değerlerini yaşatmak, insanları bir araya getirmek, birlik kurmak, aynı zamanda bu öğretinin dışındakilere bu yolun değerlerini tanıtmak, anlatmak, insanları kaynaştırmayı da amaçlayan Abdal Musa Anma, Kültür ve Sanat Etkinlikleri her yıl sadece Türkiye’den değil dünyanın da birçok yerinden gelen binlerce insan tarafından anılır olmuştur.

Bu sene de aynı düşünceyle Tekke Köyü Abdal Musa Kültürünü Araştırma Derneği tarafından anma etkinlikleri yapılmıştır. 

5 Temmuz 2019, Cuma

Alevi Bektaşi İnancında Abdal Musa ve Kaygusuz Abdal isimli panel Abdal Musa Sultan Kültür Merkezi, Zeynel Gündoğan Konferans Salonu’nda yapıldı.

Panele; Alevi İnanç Birliği Vakfı (AİBV) Genel Başkanı Faruk Ali Yıldırım, AİBV. Kadın Meclisi Başkanı Gönül Akkuş,  AİBV. Ozanlar Başkanı İrfani Yıldırım,  Adıyaman İmam Hüseyin Derneği Başkanı Hüseyin Alagöz, Bolu İzzet Abant Üniversitesi’nden Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Yaman, Abdal Musa Dergâhı Postnişini, Halifebaba Hüseyin Eriş,  Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şahin Filiz konuşmacı olarak katıldılar.

Akşam ise; Anfi Tiyatro’da, Devrim arkadaşımızın sunuculuğunda, İlke Türkdoğan- İhsan Güvercin, Seval Eroğlu, Ali Sağlam, Binali Yıldırım (Mansuri), Yılmaz Abuzer (Âşık Kederi), Haydar Kaya, Teberik Düzgün, Mustafa Sayılır, Cevahir Çokbilir, Naciye Çokbilir, Divriğili Ozan Mehmet Gökçe, Selahattin Dündar, Hüseyin Kalkan, Ali Cevat Çiftçi gibi birbirinden değerli ozanların, sanatçıların yer aldıkları dinletilerde deyişler söylendi, semahlar dönüldü.

Çekim: Antalya’dan etkinliğe katılan Murat Koyun arkadaşımızın video çekimleri de youtube’da yayınlandı, emekleri var olsun: Abdal Musa Anma Şenlikleri 2019 Video: Antalya Jimmy Jib Murat KOYUN

 6 Temmuz 2019, Cumartesi

Alevi Bektaşi İnancında Kadının Yeri isimli panel yine Abdal Musa Sultan Kültür Merkezi, Zeynel Gündoğan Konferans Salonu’nda yapıldı. Panel iki bölüm halinde gerçekleştirildi. Araştırmacı – Yazar Ali Aksüt’ün yönettiği ve Halk Kültürü Araştırmacısı Öznur Tanal,  Güvenç Abdal Araştırma Eğitim Kültür ve Tanıtma Derneği Başkanı Sakine Dağıdır, Tahtacı Sibel Gezen’in konuşmacı olarak katıldıkları ilk bölümden sonra ikinci panel de yapıldı. Öznur Tanal’ın yönettiği bu panelde de Alevi Bektaşi Kültür Enstitüsü Başkanı Gülizar Cengiz, Araştırmacı – Yazar Birsen Temir Saraç konuşmacı olarak katıldılar.

Etkinlik Resmi Açılışı ise, akşam saatlerinde saygı duruşu ve istiklal marşının söylenmesiyle başladı. Tekke Köyü Abdal Musa Kültürünü Araştırma Derneği Başkanı Ali Eriş, Köy Muhtarı Fehmi Durma, Antalya Valisi Münir Karaloğlu konuşmalar yaptılar. Ali Koca babanın gülbengi ve hayırlısı, Tekke Köyü semahının dönülmesiyle etkinlikler devam etti. Devrim Aşkın Karasoy isimli arkadaşımızın sunuculuğunda İlke Türkdoğan, Serpil Efe gibi sanatçılar sahne aldılar.

Devamını oku: 34. ABDAL MUSA ANMA ETKİNLİKLERİ YAPILDI (4-7 TEMMUZ 2019)

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

Diğer Makaleler...

  1. Sivas Katliamı Bir Kez Daha Lanetlendi
  2. 30. Pir Sultan Abdal Anma- Kültür ve Sanat Etkinlikleri 29-30 Haziran 2019 Alevi Anma Etkinlikleri İçin Anadolu Yollarında (28 Haziran – 9 Temmuz 2019) Alevi Anma Etkinlikleri İçin Yollara Düştük… Yolumuz için yollara revan oluruz, cümle âlem dost olur
  3. 22. Geleneksel Topçu Baba Anma Etkinlikleri Yapıldı 15 Haziran 2019
  4. AHMET YESEVİ'DEN ŞAH HATAİ'YE, TÜRKİSTAN'A SEYAHAT
  5. MAYIS 2019 HABER, YORUM, BAZI GEZİLER
  6. ELLİNCİ YAŞ ŞİİRİ
  7. BİR GENÇ - ŞİİR
  8. Şiran Yeniköy'de Kullanılan Bazı Kelimeler
  9. Balkanlar’da Türkler, Aleviler, Bektaşiler
  10. Bulgaristan ve Yunanistan’da Dergâhlar Çevresindeki Ozanlar

Sayfa 40 / 90

BaşlangıçÖnceki35363738394041424344SonrakiSon

Ayhan AYDIN İnternet Sitesi  erenler@ayhanaydin.info E POSTA

İLKEZGİ SANATEVİ SİTE VE TEMA TASARIMI MUSTAFA KARAÇİFTCİ 0542 559 11 80.