• Ana Sayfa
  • Ayhan Aydın
    • Özgeçmiş
    • KENDİMLE İLGİLİ KISA BİR DEĞERLENDİRME
    • Ayhan Aydın Arşiv Listesi
    • ŞAHKULU SULTAN DERGAHI GÖRSEL ARŞİVİ
    • Hakkındaki Yazılar
    • Hakkındaki Şiirler
    • Hakkındaki Haberler
  • Şiran
  • Söyleşiler
    • Dedeler
    • Babalar
      • BABAGAN (BALIM SULTAN ERKANI) KOLU
      • ÇELEBİLER KOLU
      • SULTAN SÜCEATTİN VELİ OCAĞI (DERGAHI) KOLU
      • ALİ KOÇ KOLU
    • Ozanlar
    • Yazarlar
    • Aydınlar Gazeteciler
    • Bilim İnsanları (Akademisyenler)
    • Kanaat Önderleri
    • Kurum Temsilcileri
    • Sanatçılar
    • Hocalar Mürebiler
    • İzzettin Doğan
  • Gezi Notları
    • Anadolu
    • Avrupa
      • Batı Avrupa Gezi Notları
    • İran
    • Suriye
    • IRAK
  • Yazılar
    • Basındaki Yazılar
    • Denemelerim
    • Etkinlik Haber Yorum
    • Cem Vakfı Yazıları
    • Kitapların Dünyası
    • Şiir Denemelerim
  • Kültür Sanat
    • Kültür Dünyası Söyleşileri
    • KÜLTÜR SANAT YAZILARI
  • Ahmet Hezarfen
    • Ayhan Aydın Kitap Yazıları
    • Osmanlı Arşivinde Aleviler Bektaşiler
    • Diğer Çeviri Belgeleri
    • Yazıları- Anıları - Görüşleri
    • Ahmet Hezarfen'le İlgili Yazılar
    • Ahmet Hezarfen Balkanlar(Rumeli)
    • Dergahlar Türbeler
      • Balkanlar Rumeli
        • Bulgaristan
          • Otman Baba
          • Demir Baba
          • Akyazılı Sultan
          • Ali Koç Baba
          • Elmalı Baba
          • Hüseyin Baba
          • Dallı Ali Baba Türbesi
          • Yunus Abdal
          • Saçlı Koçlu Babalar
          • Alan Mahallede Ali Baba Türbesi
        • Makedonya
          • Sersem Ali (Harabali) Baba
          • Sarı Saltuk
          • Hıdır Baba
          • Cafer Baba
          • Üsküp Halveti Tekkesi
        • Yunanistan
          • Seyyid Ali (Kızıldeli) Sultan
          • Ece (İce) Sultan
          • Nefes Baba
          • Atatürkün Evi Selanik
      • İran
      • Suriye
      • Diğerleri
      • Anadolu
        • Hacı Bektaş
        • Sultan Sucaettin Veli
        • Abdal Musa
        • Kolu Açık Acim Sultan
        • Seyyit Garip Musa
        • Haydar Sultan
        • Diğer
      • İstanbul
        • Şahkulu Sultan
        • Kurucu Ahmet Sultan
        • Garip Dede Türbesi
        • Erikli Baba Türbesi
        • Nafi Baba (Şehitlik)
        • Karaağaç
        • Karyağdı
        • Duvar Baba
    • Semahlarımız
      • Rumeli Semahları
      • Anadolu Semahları
      • Sultan Sucaettin Veli Ocağı-Dergahı Semahları
    • Atatürk Fotoğrafları
    • Etkinlik Fotoğrafları
      • Türkiye
      • Balkanlar
      • Avrupa
      • Diğer
    • İnanç Önderleri
      • Dedeler
        • Fetfi Erdoğan Dede
        • Aşık Ali Metin Dede
        • Hüsamettin Aydın (Seyyid)
        • Nevzat Demirtaş
        • Musa Küçük
        • Veli Akkol
        • Hüseyin Orhan
        • Celal Arslan
        • Dedeler Diğerleri
      • Babalar
        • Hakkı Saygı
        • Abidin Harman
        • Mehmet Şilli
        • Reşat Bardi Dedebaba
        • Babalar Diğerleri
      • Zakirler
      • Çelebiler
      • Dervişler
    • Cemlerimiz
    • Yazarlar
      • Abidin Özgünay
      • Baki Öz
      • Cahit Tanyol
      • Mehmet Yaman Dede
      • Mehmet Yardımcı
      • Refik Engin
      • Şevki Koca
      • Ahmet Hezarfen
      • Yazarlar Diğer
    • Ozanlar
      • Adil Ali Atalay (Vaktidolu)
      • Ahmet Akar
      • Ali Ekber Çiçek
      • Aşık Durmuş Günel
      • Aşık Veysel
      • Hüseyin Çırakman
      • Hasan Papur
      • Hüseyin Yorulmaz (Seyfili)
      • Aşık İhsani
      • Mahzuni Şerif
      • Muharrem Yazıcıoğlu
      • Murtaza Şirin
      • Müslüm Sümbül
      • Telli Suna Gölpek
      • Ozanlar Diğerleri
      • Ozanlarla İlgili Simgeler
    • Gümüşhane-Şiran (Kırıntı-Yeniköy
      • Yeniköy (2010) Sayı Sayma Oyunu
      • Yeniköy Kış - Güssün Aydın Cenaze 2000
      • Kırıntı Yeniköy Düğün 2003
      • Kırıntı Yeniköy
    • Ayhan Aydın
      • Hısım Akrabalarım-Arkadaşlarım
      • Cem Tv Proğramlarım
      • Ayhan Aydın Resimleri
      • Ayhan Aydın'ın İstanbulu
      • Ayhan Aydının Manzaraları Şehirleri
  • Önemsediklerim
  • Konuk Yazarlar
  • Site Haritası
  • Balkanlar (Rumeli)

Ayhan Aydın’dan Aralık Bülteni, 2019

Perşembe, 26 Aralık 2019 06:21 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 814

Ayhan Aydın’dan Aralık Bülteni, 2019

Kısa, Kısa Görüş ve Düşünceler

Aralık ayı boyunca günlük gelişmelerle ilgili duygu ve düşüncelerimi, derlediğim bazı şiirleri bir araya getirerek sevgili dostların ilgisine sunayım dedim… Aşk ile, muhabbet ile… (Facebook bir sosyal medya ağı oldu. Burada çıkan yazılar.)

 Gerçekleri Çarpıtan Bir Video…

  • Bir video hazırlanmış, “Şah İsmayılın Azeri Qatliamı”, diye. Şah Hatai ile ilgili. Sözde Şah Hatai, Azerileri kesmiş, biçmiş…

Saldırgan Üslup Her Yere Hâkim Oluyor...
Bugün de bunu izlemek varmış demek ki kaderde... Şah Hatai'ye saldıran saldırana... Şah İsmail Hatai ve Safaviler bugün bildiğimiz manada Şii değillerdi. Her ne kadar onun temelini attı dense de, Anadolu'da bugün Alevi toplumuna o zamanlarda Kızılbaş denirdi. Bunun en önemli nedeni Şah İsmail Hatai ve Erdebil Dergâhı’na bağlılıklarıydı. Türkiye'de bir dönem furya olduğu gibi; "Şah Hatai annesini bile katletti, binlerce Sünni'ye katletti..." tarzında nice nice yazılar, bazı kitaplar yayınlandı... Tarih insanoğlunun geçmişte yaşadıkları gerçeklerin izini bilimsel olarak süren bir bilim dalıdır. Burada kin, nefret ve öfkeyle yazılan yazılar tarihi gerçekleri mi yansıtmaktadır? Bakü İlimler Akademisi'nden Tarihçi Rahmetlik Prof. Dr. Oktay Efendiyev dünya çapında Şah İsmail ve Safaviler uzmanı olan bir büyük bilim insanıydı. Ne acıdır ki, onun eserleri ortayken, buradaki ifadeler tümüyle reddedilirken, bu saldırgan üslüp neye, kime hizmet etmektedir? Üstüne üstelik 500 yıl önceye atıf yapan yazarlar, müellifler, belgeselciler; bugün Ehl-i Hakk'ların boynunu vuran, kendi şeriatını her koşulda dayatan İran'ın Azerbaycan'ı avucunun içine alıp burayı Şiiliğin bir karokolu haline getirmeye çalışmasına neden ses çıkarmıyorlar? Şah İsmali Hatai ile uğraşacağınıza, ülkenize, yurdunuza çok sahip çıkıyorsanız, İran'ın üzerinizde oynadığı oyunlara bakın siz ilk önce... Tarih meseleleri ve kişileri de gerçek tarihçilere bırakın...

 

  • Kalıcı eserleriyle, çalışmalarıyla, kitaplarıyla ülkemizde özellikle sosyal konular, dini meseleler üzerinde önemli görüşler ortaya koymuş saygın bilim insanı, Ahmet Yaşar Ocak çok sevdiğim bir isimdir. Her kim ne derse desin, Alevilik Bektaşilik konusunda da, iz bırakacak, genel geçer ve bu topluma yararlı eserler ortaya koyan, Kalenderiler, Babailer İsyanı, Mülhit ve Zındıklar gibi büyük emek isteyen ürünleriyle her daim anılacak Ahmet Yaşar Ocak ülkemizdeki gerçek tarihçilerden birisidir. Kendisini sevgi, saygı ve büyük bir hürmetle selamlıyorum. Bin muhabbet duygularımı sunuyorum... Aşk olsun... Bizlerin nice Ahmet Yaşar Ocak'lara ihtiyacımız vardır... Alevi Bektaşi toplumu kendi içinden, ne hikmetse sık sık eleştirdikleri bir Ahmet Yaşar Ocak çıkaramamaları bu toplumun da bir eksikliğidir.

 

  • Ne kadar ulema çıktı şu toplumda, ne kadar çok parçalanma var… Hepsinin özü, kökü bir idi. Menfaat çoğalttı biraz da bunları…

 

  • Çileli bir yılın başlangıcıydı. Her yönüyle çok çok zorlandım... Kimseyi de yanımda bulamadım... Hayatın yükünü her zamanki gibi ben yüklendim yine. Bu kadar acının sonucu beş altı gündür iyice çıktı... Biraz daha akıllanacağım bir yıla girerim inşallah... (4 Aralık, Taşınmamın Yıldönümü)

 

  • Alevi Kurumları; birbirlerine karşı nefret dilini kullanıp tabanlarını ayrıştırarak Aleviliğe devletin yapamadı kötülüğü yaptılar.

 

  • Vay be;
    Kafayı çeken, eline saz alan, sabah erken kalkıp- geç yatan, sosyal medyada Alevi uzmanı kesiliyor...
    Bu ne ego, bu ne özgüven, bu ne sahipsizlik böyle ya hu?

 

  • MUHARREM NACİ ORHAN DEDE'yi; Sevgi, saygı ve özlemle yâd ediyoruz... (1 Temmuz 1927 - 25 Kasım 2010)
  • Gözüm açtım beş gül gördüm seherde
    Ehlibeyt’in gülü imiş ne güzel
    Eğer şifa ararsan her derde,
    Ehlibeyt’in gülüymüş ne güzel

Güller Al-i Aba Ali Aba gül,
Seherde ah eder zar eder bülbül
Lale, nergis, nevruz, menekşe, sümbül
Ehlibeyt’in gülüymüş ne güzel

Bülbül güle aşık eyliyor zarı,
Gönül gül istiyor neylesin harı,
Gönlümün sultanı, gözümün nuru,
Ehlibeyt’in gülüymüş ne güzel

Akıl ermez ol Hüda’nın işine
Bülbül güle gül bülbüle aşına
Elif mim yazılmış kalem kaşına
Ehlibeyt’in gülüymüş ne güzel

Muhabbet eyledik her dem İKRARİ
Size sığınmışım ey kerem kani
Kevser Şarabının sırrı esrarı
Ehlibeyt’in gülüymüş ne güzel

İkrari - Muharrem Naci Orhon Dede

 

  • Kapısında bir yazı vardır; Sahipsiz de değil ha... Şahkulu Sultan Dergâhı gönüller durağı... Tarihe bakıyoruz da nice nice dış ve iç çatışmaların da mekânı olmuş... Bazen de diyorum ki, Şahkulu Sultan çıksa yerinden, pürü pak eylese, erenler ocağını... O kudret, o basiret, o yiğitlik, o özü - sözü bir olma, o insanlık, o Alevilik - Bektaşilik bugünkü Alevi - Bektaşi toplumunda var mı?

 

  • Yazık, Yazık, Yazık...
    Bu Topluma Yaranamazsın, Fazla Gelirsin...
    Yıllar yılı koşturursun, çırpınırsın kendi imkânlarının tüm sınırlarını aşarsın, içindeki öz bir sevgi ve aşkla ortaya ürünler koymaya çalışırsın. Olmaz.
    Samimi olursun, için dışın birdir, her yerde, her ortamda aynı şeyleri söylersin. Olmaz.
    Çalıştığın da dahil hiç bir kurum sana bir görev vermemiştir. Hiç bir yerden hiç bir maddi yardım, destek almadan, sırf yol parası elde etmek için dilenci olursun ki, bir şeyleri kayıt altına alayım, araştırayım, yayınlayayım, gençlerimize çocuklarımıza bir şeyler kalsın. Olmaz.
    Ne AB fonlarından beslenip tüm çalışmalara bir proje olarak bakarsın, ne Üniversiteden aldığın paralarla gezip sanki kendin bu araştırmaları yapıyormuş gibi yapıp, ne de TÜBİTAK veya hiçbir yerden kaynak almadan en az onlar kadar iş yaparsın. Olmaz.
    Dişinle, tırnağınla bu işleri yaparsın. Kimse anlamaz, "ne için geziyor, elbette bir çıkarı vardır, bir yerden kaynak alıyordur" der. İçindeki gezme aşkını, araştırmalarını bile sana çok görürler, kıskanırlar. Olmaz.
    Cem Vakfı'nda kendi ilkelerince çalışıp oradeyken de hem kurum için, hem kendi araştırmalarınla ortaya kimsenin koyamadığı ürünleri koyarsın. Olmaz.
    Tüm kurumlar bir olsun, birlikte hareket edelim diye yıllarını geçirirsin, gerçekleri dile getirirsin Cem T.v'de programlarına son verilir, çalıştığın kurumdan dışlanırsın. Olmaz.
    Şahkulu Sultan Dergahı'nı tüm varlığında, özünle, benliğinle kendi ocağın- dergahın bilirsin oraya da hizmet etmek istersin. Burayı Bektaşi Tekkesi yapacak bu adam, derler. Mevcut arşivleri halka açalım, araştırmacılara açalım, bunları burada çürütmeyelim, dersin. Olmaz.
    Pir Sultan Abdal'ın büyük ozanlık yiğit damarını sürelim, ululardan ulu Pirimiz Hünkar Hacı Bektaş Dergahı'nda karar kılalım, dersin. Olamaz.
    Çok hataları oldu, ben de yıllar önce hiç kimsenin yazmadığını, yazdım, eleştirdim ama Avrupa Alevi Birlikleri Fedarasyonu Avrupa'daki varlığımız, özümüz, merkezimiz onu dışlamayalım, dersin. Olmaz.
    İslamsız, Alisiz Alevilik boş tartışmalarının Aleviliğe verdiği zararlar, devletin, Diyanet'in verdiği zararlar kadardır, dersin. Olmaz.
    Alevilik Bektaşilik özüyle, atalarımızdan getirdiğimiz şekliyle yaşasın, yaşatılsın, dersin. Olmaz.
    Alevi Bektaşi Kültür Enstitüsü, arşivleri, kayıtları toplama konusunda çok ciddi işler yapıyor, onların yanında da olmak gerekir, dersin. Olmaz.
    Bilimsel araştırmalara ağırlık verelim, bol bol yüksek lisans, doktora öğrencimize ne yapıp yapıp burs bulalım, Alevilik Bektaşilik konusunda çalıştıralım, dersin. Olmaz.
    Bektaşileri dışlamayalım, onlar bizim özümüz, değerimiz, bir ayrılmaz parçamızdır, dersin. Olmaz.
    Trakyadakilere Anadolu gerçeğini, Anadolu'dakilere Trakya gerçeğini anlatırsın. Bir köprü olmak istersin. Babalardaki "dede - Alevilik" ön yargısını yenmeye, dedelerdeki "baba - Bektaşilik" ön yargısını yenmek istersin. Olmaz.
    Balkanlar tümümüzün ortak değeridir; Cem Vakfı, Alevi Bektaşi Kültür Enstitüsü, Federasyon hiçbir kurum fark etmez, bu ortak davamızdır, hep birlikte hareket edip sorunları çözelim, dersin. Olmaz.
    Bir araştırma merkezi kuralım, hep birlikte bilimsel çalışmalarla geleceğimiz ve gençlerimizi kurtaralım, dersin. Olmaz.
    İnsanüstü bir gayretle alanda iki bin söyleşi yaparsın. Olmaz.
    Beş yüz söyleşiyi insan üstü gayretle deşifre edip - ettirip internet ortamında halkın ilgisine sunarsın. Olmaz.
    Yıllar yılı çekimler yaparsın, kameran bozulur. Yenisini almak mümkün Olmaz.
    Yine hiçbir maddi karşılık beklemeden hazırladığın wep siten parasını veremediğin için kapanır. Kimsenin haberi Olmaz.
    Yıllar yılı işsiz kalırsın, aslan sosyal demokrat belediyelerde herkese iş bulunur, sana bulunmaz, Olmaz.
    En sonunda da, hocam, hocam dersin, sevgini, özünü, yüreğini paylaşırsın. Ama sonunda adam yerine konulmazsın, toplantıya çağrılmazsın. Bu olur işte; neden mi? Bu devirde, dönek olacaksın, oynak olacaksın, her yerin oynayacak tabiri caizse, cilveli olacaksın. Orada ayrı, burada ayrı, şurada ayrı ayrı oynayacaksın oyununu. O zaman devlet de seni sever, Alevi kurumları da seni sever, hocalar da seni sever, Diyanet de seni sever... Sever de sever... Ama bunlar bize OLMAZ... Adım Mesut, Soyadım Bahtiyar; bol bol gezince Mesut Bahtiyar'dan türküler dinliyor bazıları... Yüreğimdeki sevgidir, aşktır beni gezdiren; meraktır, aşktır, bir şeyler yapma isteğidir, çektiğim fotoğraflar, videolar... Çok imrenen, bazen kıskanan, hiç bir destek vermeyen kişiler, kurumlar biraz da siz çekin bu fotoğrafları, videoları, biraz da siz yapın dedelerle, atalarla söyleşiler... Bazılarının bir masa başında verdiği yemek parasına bir öğrenci okur... Avrupa'daki de aynı, Türkiye'deki de aynı, inanmazsınız ama Balkanlar'daki de aynı. Bana ne yardım edeceksiniz, ne öğrenci okutup, araştırmaları destekleyeceksiniz, altında son model jiple gezen, sağdan soldan para toplama şampiyonu olanlara sizler yardım edin...
    Dostlara muhabbetlerimle...
    Ayhan Aydın
    07 Aralık 2019 

Devamını oku: Ayhan Aydın’dan Aralık Bülteni, 2019

Kategori: Etkinlik Haber Yorum

Dedelerden Gelen Toplu Yanıtlar, 1998 (18. Bölüm)

Çarşamba, 25 Aralık 2019 09:59 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 840

DEDELERİN ALEVİLİKLE İLGİLİ SORULARIMIZA VERDİKLERİ YANITLAR 18. BÖLÜM

(Ayhan AYDIN’ın hazırladığı sorulara 16/18 EKİM 1998 CEM VAKFI ANADOLU İNANÇ ÖNDERLERİ BİRİNCİ TOPLANTISI Öncesi Ve Sonrası Dedelerin Toplu Cevaplarıdır)

Aşağıda, Alevi Dedelerine yönelttiğimiz sorulara karşılık onların verdikleri yanıtlar hiçbir müdahale olmadan olduğu gibi verilmiştir.

DERLEYEN: AYHAN AYDIN, 1998

MUHARREM ORUCU

Kerbela Matem orucunu sizlerinde bildiği üzere senede 10 gün ileri gelmek suretiyle yani kurban bayramından 18 gün sonra masumlar içinde 15 gün tutulur idi. Bazen araştırmacı ve yazarlar Mart veya Nisan olarak söylüyorlar. Bilmem ki hangisi doğru, doğru yazanın hilaf katmayanın Hz. Hüseyin’in şefaatinden mahrum olmasın. (İsmail Türker (İs. Tü.))

Muharrem ayı matem ayıdır. (Kalender Topalcengiz (Ka. To.))

Kurban bayramından 17 gün sonra. (Kazım Bayram (Ka. Ba.))

Kerbela olayı Aleviler için çok büyük önem taşıyor. Kerbela’nın yası her sene Muharrem ayı geldiğinde 12 gün yas tutarlar. Hz. Hüseyin’in saadete ermesi Aleviler bu yola seve seve canını verirler, ve asırlar boyu böyle olmuştur. Kerbela olayının acısını hiçbir zaman unutmazlar, unutulmaz. (Halil Buğa (Ha.Bu.))

 Kameri aya göre Müslüm Akil ve oğulları için üç, On iki imamlar için 12 olmak üzere 15 oruç tutmaktayım. (Hasan Dedeoğlu (Ha. De))

 Kerbela matemi, Muharrem ayı Alevîler için yas-ı matem ayıdır. Ancak son zamanlarda neden sambit olmayıpda her yıl on gün erkene geldiği hakkında epeyce tartışmalar yapılıyor, araştırılıyor. Bu konuda halen bir neteceye varılmış değil. Biz miladi takvime göre 1 Muharreme denk gelen günden başlayarak 13 muharemmede bitiyoruz. (Hasan Müldür(Ha. Mü)) (Ali Asker Müldür(A. As. Mü))

 Maten Orucu       :Kurban bayramından 20 gün sonra tutulur.

Kerbela Orucu     : Kurban bayramından 20 gün sonra tutulur.

Muharrem Orucu : Kurban bayramından 20 gün sonra tutulur.

Üçü de aynı isimdir. (Hasan Yasevioğlu(Hasan Ya))

 Kurbandan 20 gün sonra (Haydar Aslan(Ha. As))

 Kerbela matem orucunu tutanlar, bir muharremden itibaren tutarlar. Muharremin 13. Günüde Aşurayı pişirirler. Matem orucunu tutmayanlar, Muharremin onunda Hz. Hüseyin’in yiğitlik ve mertliğini anarlar. Büyük bir çoğunluk hiç birine katılmaz. Ateistler bile Alevî olduklarını söylerler. (Hıdır Yıldırım(Hı. Yı))

 Kerbela matemi bütün imamların şehitlik günlerin tekabül etmesi için arap takvemine göre tutuluyor. Kurban bayramının akabinden 20 gün muharrem matemi başlar ve 12 gün sürer. (Hüseyin Kaplan(Hü. Ka))

 Ramazandan 2 ay 20 gün sonra tutarız. (Hüseyin Er(Hü. Er))

 Üç aylar başlangıcı Hz. Hüseyin’in şehadedi üzerine matem orucu “Ekim” ayında tutulur. (Hüseyin Kırca(Hü. Kı))

 Yası Matem orucuna Kurban bayramından 18 gün sonra başlıyoruz. (Hüseyin Özgeoğlu(Hü. Öz))

 Muharrem orucu ramazandan 18 gün sonra tutulur. (Hüseyin Şahin(Hü. Şa))

 Muharrem orucunu kurban bayramından 18 gün sonra tutuyoruz. (İsmail Eker(İs. Ek))

 Muharrem orucunu Muharremin birinden itibaren on ikisini kadar. (İsmail Özcan(İs. Öz))

Devamını oku: Dedelerden Gelen Toplu Yanıtlar, 1998 (18. Bölüm)

Kategori: Dedeler

Dedelerden Gelen Toplu Yanıtlar, 1998 (16. Bölüm)

Çarşamba, 25 Aralık 2019 09:51 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 1388

 DEDELERİN ALEVİLİKLE İLGİLİ SORULARIMIZA VERDİKLERİ YANITLAR 16. BÖLÜM

(Ayhan AYDIN’ın hazırladığı sorulara 16/18 EKİM 1998 CEM VAKFI ANADOLU İNANÇ ÖNDERLERİ BİRİNCİ TOPLANTISI Öncesi Ve Sonrası Dedelerin Toplu Cevaplarıdır)

Aşağıda, Alevi Dedelerine yönelttiğimiz sorulara karşılık onların verdikleri yanıtlar hiçbir müdahale olmadan olduğu gibi verilmiştir.

DERLEYEN: AYHAN AYDIN, 1998

 OCAKLAR

 DEDELERE GÖRE OCAKLAR

 Ocak evladı Resulün sülbünden olup, imamların neslinden gelip, pirlik, rehberlik ve mürşidlik görevini ifa edenlere ocakzade derler. (İsmail Türker (İs. Tü.))

Bağlı olduğu soy seceresi. (Kazım Bayram (Ka. Ba.))

Ermiş kimselerin yani dedelerin ocağı Baba Mansur, Kureyşan ve Derviş Cemal Ocağı gibi ocaklar. (Halil Buğa (Ha.Bu.))

 Ehlibeyt soyundan geldiğine inanılır.(Hasan Dedeoğlu (Ha. De))

 Alevî inancına göre ocak dediğimiz zaman Baba Mansur Ocağı, Kureyşen ocağı, Hıdır Abdal ocağı vb. ocaklar aklımıza gelir. Bu ocakların soyu 12 imamlara dayanır. Ancak her biri bir bölgeye giderek ya da gönderilerek oralara yerleşmişlerdir. Yerleştikleri köy, kasaba, ölçe veya şehirde tuttukları mekana ocak denir. Örneğin; Hıdır Sultan Ocağına gittim. Vb deyimlerden tuttukları mekan ocak dedikleri anlaşılmaktadır. (Hasan Müldür(Ha. Mü)) (Ali Asker Müldür(A. As. Mü))

 Dedelerin mekanların ocak denir. (Hasan Yasevioğlu(Ha. Ya))

 Bağlı bulunduğum seyit mahmuda harran (Haydar Aslan(Ha. As))

 Imamlık on iki imam mehtiyle sona erdi ancak on iki imam soyu ve yol geleneği siyetilk adı altında imama olmayan ehlibet evlatlarından yürürü onlarda bir çok kollara ayrıldı. Anadoludaki dedelik kurumuda bu kollardan birine bağlı olarak yaşadı ve ocak adlarını aldı. (Haydar Demirayak(Ha. De))

 Ocak bir dede soyuun dağıldığı ev, mekan ve başı olan ulu zatın adı ile anılır. (Hasan Şanlı(Ha. Şa))

 Horasan erenlerin ve onların ünlü çağdaşlarının Anadoluya geldikleri zaman yerleşik düzene geçtikleri yerde ve zamanda kendilerine yaptıkları evi, eski geleneklere dayanılarak, olmuş ve olmamış kerametleri söylenceler haline ve inanç haline getirerek evlatları tarafından onların evlerine Ocak adı verilmiş kutsallaştırılmıştır. Bunlardan başka ocakların bir kurucusu yoktur.(Hıdır Yıldırım(Hı. Yı))

 Alevîliği temsil eden ocaklar; ehlibeyt evlatlarının gittitleri bölgelerde kurdukları ev’dir. Kendi mürşidi yani talibi o evi kutsal görmüş ve niyazının kurbanın pirinin dergâhına getirmiş o onun için o onun için Kâbedir bu kavrama ocak demişler. (Hüseyin Kaplan(Hü. Ka))

 Hacı Bektaşi Veli Hazretlerinin irşat için gönderdiği dedelere ocakzade denir. (Hüseyin Er(Hü. Er))

 Atamız, ceddimiz, soyumuzdur. Diğer bir anmalarda geldiğimiz yerdir, bağlı bulunduğumuz yerdir. Bir mekan. Halen bağlı bulunduğumuz yerdir. Süre gelen bir nesildir. (Hüseyin Kırca(Hü. Kı))

 Alevîlik Muhammed Ali’ye bağlı Ehlibeyit sevgisiyle dolu kişilerdir. Hacı Bektaşi Veli’nin Horasandan Urum eline gelmesi Dergâhında ilim irfan öğretip nasıplarını verip yurdun dört bir yanına dağıtmasıyla başlamıştır. (Hüseyin Özgeoğlu(Hü. Öz))

 Ocak dedenin sülalesinin takip eden sülaleden birbirine kalan dedelikten bir kavramdır. (Hüseyin Şahin(Hü. Şa))

 Alevî dini bilgilerin verildiği ve Nefsine hakim olma yerine denir. (İbrahim Doğan(İb. Do)

 Dedenin soyundan ileri gelen bir zatın adı anlamındadır. (Seyyid Garip Musa Sultan Ocağı gibi) (İsmail Eker(İs. Ek))

 Ocak soyu ehlibeyte ulaşması gerek ehlibeyte dayanmayan ocak, ocak olamaz. (İsmail Özcan(İs. Öz))

 Soy (Kazım Kızılgöz(Ka. Kı))

 Alevîlikte ocakzade dedeler 12 posttan birine sahiptirler. Bizim sülale 9’uncu post sahibi kahveci postu şahışazıle ocaktan oluyor. Ocakzade dedelerin soyu ehlibeyte dayanıyor. Bizim soyumuz Musayı Kazımdan İmam Hasana çıkıyor. Horasan Piri isbatı elimizde fermanlar var. Hacı Bektaşı Veliden önce Anadolu yine tarikat icra olurdu. Ocakzade dedeler yine vardır, yalnız Hacı Bektaştan sonra daha da kurumlaştı. Esasa bağlandı. Şimdi incelenirse bugün halen Hacı Bektaşı tekkesinde 12 post sahibi ocakzade dedelerin postları mevcuttur. 10’uncu ve 11’inci yüzyıla dayanıyor. 12 posttan birine sahip olamayan ocakzade olamıyor. Ama dede olabilir. Tabiki dedelikle ocakzade arasındaki fark manevi anlam taşıyor. Ocakzade dedelerle diğer dedelerin ayıran konu post sahibi olmaktan ileri geliyor. (Mahmut Gökçe(Ma. Gö))

 Ocak her ehlibeyite bağlı olan dede evidir. (Mehmet Başpınar(Me. Ba))

 İran ve Horasan mülkünden Anadoluya gelen 12 İmamlar neslinden olan seyyid, halife, derviş veya şeyhler konakladıkları yörelerde bulunan toplum insanları ehlibeyit sevgisi ve temizliğine onların inançlarına bağlamayı görev bilerek islah ettiği yörelerde ev kurup orada yerleşmesi sonucunda gelen halife adı, sanı, şöhreti çevreye yayılıyor. Adı ne ise o şöhret alıyor. Misal: Baba Mansur ocağı, Hıdır Abdal ocağı, Aliseydi ocağı gibi ismiler altında ocaklar ortaya çıkıyor. Herhangi bir yörede hangi halife islah ediyorsa onun adı ile isimlendiriliyor. Ocak pişirme anlamına gelir. Dedelerinde ilimde zengin olanalr taliplerini de pişirir ve olgunlaştırırlar. (Mehmet Çelik(Me. Çe))

 Sözlük anlamına göre ocak, birçok anlamlarda kullanılır. Fakat bizim kullandığımız manada ocak, “kutsallığı olan” bir “ev-aile” nin soyu manasını taşır.Fethi Erdoğan (Fe-Er)

 Bağlı bulunduğu soy.Hünkar hacı Bektaşı veli zamanında herkesin bir yöreye bakması ocakların mutlaka bir kurucusu vardır.Abdullah Tayyaroğulları(Ab-Ta)

 Alevilikte dedelerin sahip oldukları evleri (dergahları) dır. Bu dedeler evladı Resul ise onların evleridir.Ahmet Karanfil(Ah-Ka)

 Bir soyun devamını ocak gösterir.Ahmet Turgut(Ah-Tu)

 Ocakları şöyle yorumlıya bilirim. Ocakların temeli çok eskiye dayanıyor. Çünkü ocak değirtirmeniz hiçbir zaman mümkün değil.

Devamını oku: Dedelerden Gelen Toplu Yanıtlar, 1998 (16. Bölüm)

Kategori: Dedeler

Dedelerden Gelen Toplu Yanıtlar, 1998 (11. Bölüm)

Çarşamba, 25 Aralık 2019 09:27 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 810

DEDELERİN ALEVİLİKLE İLGİLİ SORULARIMIZA VERDİKLERİ YANITLAR 11. BÖLÜM

DEDELERİN ALEVİLİKLE İLGİLİ SORULARIMIZA VERDİKLERİ YANITLAR 11. BÖLÜM

(Ayhan AYDIN’ın hazırladığı sorulara 16/18 EKİM 1998 CEM VAKFI ANADOLU İNANÇ ÖNDERLERİ BİRİNCİ TOPLANTISI Öncesi Ve Sonrası Dedelerin Toplu Cevaplarıdır)

Aşağıda, Alevi Dedelerine yönelttiğimiz sorulara karşılık onların verdikleri yanıtlar hiçbir müdahale olmadan olduğu gibi verilmiştir.

DERLEYEN: AYHAN AYDIN, 1998

 
DEDELİĞİN GELECEĞİ

Dedelik kurumunun yürüyebilmesi için, dedelerin eğitim ve öğretim görebilecekleri bir enstitüsünde... (İsmail Türker (İs. Tü.))

Ümitlerim çok yüksek. (Kalender Topalcengiz (Ka. To.))

Büyüyüp ilerlemesi. (Kazım Bayram (Ka. Ba.))

Dedelik kurumunun geleceğine inancım tamdır. Bu yolumuzun devamı için devamını diliyorum. (Halil Buğa (Ha.Bu.))

Alevîlik yolu hakkında Kur’an – Hadis-Hukuk – sosyal bilgilerle mücehhez olmalı, Talibi ikna ve irşad etsin (Hasan Dedeoğlu (Ha.De))

Dedelik kurumunun geleceğine ilişkin düşüncem şudur; Dedeleri yetiştirmek için yüksek okullar açılmalı, okullarda devletleştirilmeli aldığı diploma bir doktorun bir mühendisin diploması gibi kanuni olmalıdır. (Hasan Hüseyin Aslan(Ha. Hü. As))

Bendeniz gelecekle ilgili hem sevinçli hem de tedirginim. Sevinçliyim çünkü; günümüzün gençleri şanslıdır. Araç-gereç gerekse serbestlik ve alt yapı gönünden. Örneğin; cem evlerinin açılması, kitaplar, dergiler vb. yayınların olması ve artması, saz kurslarının açılması vb. her türlü imkan var. Gayret edilirse gelecekten umumtluyum. Terdirginliğim ise insanlarnı inanç, itikad vb. konulardaki ilgisiz, inançsız, meraksız olmasından kaynaklanıyor. Insanlar içinde bulunduğu şartları, imkanları iyi değerlendirememektedirler. Kendilerini yetiştirip, kurtulmak yerine bunun içinde adeta boğluyorlar, maalesef bundan kurtulmak için de hiçbir şey yapamıyorlar. Fakat bunlara rağmen bu yolun kaybolacağına veya öneminin azalacağına inanmıyorum. Biz daha zor döneleri atlatmış insanlarız, bunun da üstesinden geleceğiz.(Hasan Müldür(Ha. Mü)) (Ali Asker Müldür(A. As. Mü))

Dedelik devam edercektir, hiç şüphem yoktur. (Hasan Yasevioğlu(Ha. Ya))

Toplum var oldukça yaşam biçiminde gerekli gelenek göreneklere ihtiyaç duyulacaktır. Bu bağlamda dedenin cahil sıfatı ile eğitilmiş toplumu yönlendirmeye kalkışması bence saçmalık. Yaşlı dedelere karşı saygılı davranmamız gerekir. O öğrendiğini öğrenmiş, başka bir şeyde öğretemezsinki. Inandığından çeviremezsinde. Onlara karşı hoşgörü şiar’ımız olmalıdır. Ancak onlardan ricamız önümüze engel olmasınlar. Günümüz ve sonrası dede eğitici öğretici olmalıdır. Kainatın oluşumunu, galasileri, insanı ve bütün nesnel varlıkları tanıması lazkımdır. Kendi iradesini kullanan dede çocuğu bunların içinde yaşadığı batını üniversitesinde kolay öğrenir. Bugün toplumun gerek duyduğu dede ise; Alevî toplumunun vazgeçilmez gelenekleri arasında başta kurna okuma, Kuranı okurken de Türkçe açıklamalarıında beraber okumalıdır. Toplumda Hoca eksikilği var. Mevcut hocalar teçvit bilmiyor. Bazı hocalarda kendini muska yapmaya vermiş çıkar ve para kazanmaya yönelik. Önlenmelidir bu konuda toplum bilgilendirmelidir. Nikah kıyma içni yukarıda değinmiştim vazgeçilmez gelenektir. Kurban keserken dedeye ihtiyaç var tekbirleme gerekir. Eğitilmiş, arıtılmış kemalet aşamasına ulşmış kinden, kibirden arınmış dede tipi,toplumda anlı açık, yüzü aktır. Gururlu kendini çok bilen sanan maalesef nefsi muhhim der öteye çıkamamış insandır. Çünkü kemalet aşamasına varmamış demektir. Cenaze, nişan, nikah, kurban (Karşı olsam bile toplumun vazgeçilmez bir geleneğidir, sünnilikten ödünç alınmadır. Alevînin kurban bal, süt ve elmadır. Hayvan boğazlama değildir.) musahiplik, sünnet, dargınlık, kavga gibi olaylarda dedenin rolu büyüktür. Ve genç olmalıdır. Kısaca, “Düşünen insan” yaratalım, düşünmeyen sürü değil.

Dedelik okulu açılsa, dede okusa bile, gezgin dedelik olmamalıdır. Olursa hiç kimes eskesi gibi yazıl kültüre önem vermez, sözlü kültür sürekli gündem de kalmaay hak kazanır. Dedelik yerine sofizm gelişir. Bununda eskide olduğu gibi kimseye faydası olamaz. (Hıdır Yıldırım(Hı. Yı))

Devamını oku: Dedelerden Gelen Toplu Yanıtlar, 1998 (11. Bölüm)

Kategori: Dedeler

Dedelerden Gelen Toplu Yanıtlar, 1998 (10. Bölüm)

Çarşamba, 25 Aralık 2019 09:21 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 897

DEDELERİN ALEVİLİKLE İLGİLİ SORULARIMIZA VERDİKLERİ YANITLAR 10. BÖLÜM

DEDELERİN ALEVİLİKLE İLGİLİ SORULARIMIZA VERDİKLERİ YANITLAR 9. BÖLÜM

(Ayhan AYDIN’ın hazırladığı sorulara 16/18 EKİM 1998 CEM VAKFI ANADOLU İNANÇ ÖNDERLERİ BİRİNCİ TOPLANTISI Öncesi Ve Sonrası Dedelerin Toplu Cevaplarıdır)

Aşağıda, Alevi Dedelerine yönelttiğimiz sorulara karşılık onların verdikleri yanıtlar hiçbir müdahale olmadan olduğu gibi verilmiştir.

DERLEYEN: AYHAN AYDIN, 1998

DEDELİK KISTASLARI

Her dede oğlu dedelik yapar. Ama namuslu, dürüst, bilgili olursa her dedenin oğlu dedelik yapabilir. (İsmail Türker (İs. Tü.))

Evet. 4 kapı 40 makamı bilse de bilmese de makama oturabilir. Eğer düşkün değilse. (İsmail Yalçın (is. Ya.))

Tarih boyu yüce makamlar devam edilir. Dede çocuğu o ocağa layık ve benziyorsa posta sahip olur. (Kalender Topalcengiz (Ka. To.))

Olur ama bilmesi lazım. (Kazım Bayram (Ka. Ba.))

Her dede oğlu dede olur ancak, o ilim, irfanı bilmeli ve ehli kamil olmalı. Buna odun dedesi karar verir. (Halil Buğa (Ha.Bu.))

Dedeliği kendisi yapabiliyorsa, kindisi yapamıyorsa, amacazadelerinden birisini gönderir. (Hasan Dedeoğlu (Ha.De))

Her dede oğlu dedelik yapar, bilgili olursa. Talipleri eğitiyorsa kendi güzel ahlaklı ise ceddine laik evsafa laik ise dedilik yapar: Talipleri onun oturmasını isterler. Dedede gider Hacı Bektaş’ta kuşak kuşunır oraya gurban keser, izin alır, posta oturur. (Hasan Hüseyin Aslan(Ha. Hü. As))

Dedelik görev hassas bir görev olduğu için bu göreve uygun olan kişiyi ailesi seçer, yol dedesi tarafında bir süre konuyla ilgili eğitim görür. Gerek kitaplardan, gerekse pratik olarak kendini yetiştirir. Bir müddet sonra dede adayını dedebir sınavdan geçirir. Yeterli görürse artık yavaş yavaş görev vererek işi başlatır. (Hasan Müldür(Ha. Mü)) (Ali Asker Müldür(A. As. Mü))

Her dedenin oğlu dedelik yapabilir. Alevînin dini inançlarına göre cemini cematini yaparsa dedeliğe devam eder. (Hasan Yasevioğlu(Ha. Ya))

Hayır yapamaza. Eğitilip arıtılması gerekir. Eğitim ve arınma temle kuraldı. (Hasan Şanlı (Ha. Şa))

 Dedinin oğulları talipleri aralarında pay ederlerdi. Veya sırayla gider. (Hıdır Yıldırım(Hı. Yı))

Her dedenin oğlu dedelik yapabilir yalnız dedelik vasıflarına haiz olmak koşulu ile(Hüseyin Kaplan(Hü. Ka))

Her dedenin oğlu dededir. Fakat her dede de dedelik yapamaz. (Hüseyin Er(Hü. Er))

Yol erbabı olduğu (ise) sürece yapabilir. Icazet alınarak karar verilir.(Hüseyin Kırca(Hü. Kı))

Her dede oğlu dede sayılır ve önemli olan bu yolu yürütmektir. (Hüseyin Özgeoğlu(Hü. Öz))

Baba ünvanı ile dedelik yapamaz. Tahsil yapması lazım.(Hüseyin Şahin(Hü. Şa))

Kendisinde ilham ve ilim vara (İbrahim Doğan(İb. Do))

Her dede oğlu dedelik yapamaz. Aile içinden liyakatlı olan kişi dede olarak seçilir. Eğitimli olmalıdır. (İsmail Eker(İs. Ek))

Her dede oğlu dedelik yapamaz. Bilgisi olan yapar. (İsmail Özcan(İs. Öz))

Hayır bilgili ve dürüst(Kazım Kızılgöz(Ka. Kı))

Yapamaz. Eğer o dede oğlu kendini fark etmezse dedelik hakkı kalmaz. (Mahmut Akbulut(Ma. Ak))

Her dede oğlu dedelik yapamaz. Çünkü her şeyden önce Alahk olmalı, namuslu hasiyetli olması şart. Ikicisi dedelik postuna layık yani bilgili olmalı, 12 hizmeti bir fiil yürütebilmeli. (Mahmut Gökçe(Ma. Gö))

Her dede oğlu o bilgiye sahipse meziyet ve yetenek var ise olur yoksa olamaz. (Mehmet Başpınar(Me. Ba))

Her dede oğlu dedelik yapamaz. Bu iş gayp aleminde Tanrı vergisidir. Hz. Ali buyurur ki;( İnsanları ana rahminde şekil vermesi akıl huy gibi şeyler Tanrının yapılandırmasıdır ve bu iş Tanrı sırrıdır. Dedelerin yerini tutan evlatlarda vardır bu iş on iki imamlarda da görülmüştür. İmamlığa layık olanları seçmişlerdir. Herkes imam olamaz. (Mehmet Çelik(Me. Çe))

 Dedenin her oğlu, ahlaken mazbut olduğu sürece, “ocakzade” olduğundan saygın bir yeri vardır. Fakat dedelik yapabilmesi içi, tarikat yürütebilecek bilgiye sahip olması şarttır. Her ocağın kabinesi kendi aralarında “dedelik” yapabilecek kişiyi belirler ve o zatı kendi ocaklarına “post dedesi” atarlardı. Bir dede hakka yürüyünce, onun oğlu direk dede olacak diye bir kural yoktur. Bu anane bozulunca, dedelik kurumu (dolayısıyla Alevilik yolu) derin yara alıp perişan oldu.Fethi Erdoğan (Fe-Er)

 Her dedenin oğlu dedelik yapabilir. Cemde oniki hizmeti bir eksizce yapar tamam ederse evladıda dede olur.Abdullah Ceylan (Ab-Ce)

 Yapamaz. Dedeliğin şartlarını, hizmetlerini bilmeli, dürüst olmalı, ilim ve irfan sahibi olmalı, dört kapı kırk makamdan haberi olmalı.Abdullah Tayyaroğulları(Ab-Ta)

Devamını oku: Dedelerden Gelen Toplu Yanıtlar, 1998 (10. Bölüm)

Kategori: Dedeler

AKADEMİSYEN KEMAL AKGÜN'LE SÖYLEŞİ

Salı, 24 Aralık 2019 14:40 tarihinde yayınlandı. | Ayhan AYDIN tarafından yazıldı. | Yazdır | e-Posta | Gösterim: 900

KEMAL AKGÜN

AKADEMİSYEN

Uzun yıllar özel sektörde yöneticilik yaptı. Üniversitelerde dersler verdi, özel şirketlerde ve devlet kurumlarında danışmanlık hizmetlerinde bulundu, iletişim teknolojileri alanında oldukça güzel hizmetleri oldu. Alevi sivil toplum kuruluşlarına da gönüllü olarak danışmanlık hizmetleri verdi ve vermeye devam ediyor. Sevip saydığım, görüş ve düşüncelerini, çaba ve çalışmalarını önemsediğim çok sevgili hocamız Kemal Akgün’le Can Tv.’de yaptığım söyleşinin yazılı metnini sizlerle paylaşmanın yararlı olacağını düşündüm.

Sevgi, saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum…

AYHAN AYDIN

Can TV’nin cana can olan izleyicileri, emektarları, sevgi, dostluk, barış ve kardeşlik idealleriyle yayıncılığımızı sürdürüyoruz. Evet, dostlar, Erenler Katarı, dedelerimizin, babalarımızın, ozanlarımızın ve bu yolu bize getiren bilge insanlarımızın izini sürüyor.

Sevgili dostlar, bugün de çok değerli bir konuğumuz var. Akademisyen aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarında hizmet yürütmüş, araştırmacı kimliği olan, kendisi her ne kadar mütevazılık yapmış olsa da, uzun yıllar boyunca da söyleşiler yaparak dedelerin bilgilerini derleyip toparlamış ve bunlardan da gerçekten şimdiden merak ettiğimiz bir eser hazırlığı içerisinde olan gül yüzlü bir üstadımız, hocamız Kemal Akgün. Hoş geldiniz programımıza efendim.

Hoş bulduk.

Nasılsınız hocam?

İyiyim, sizi gördüm, daha da iyi oldum.

Evet, ayağınızın tozuyla tabiri tam gerçekçi oldu. İtalya’da yaşamınızı sürdürüyorsunuz. Tabi Türkiye’yle içli dışlısınız ama en azından uzun aylar oradasınız.

Doğru.

Dün akşam geldiniz, programımıza konuk oldunuz. Değerli üstadım, hocam. Siz zaman konusunda bize ders veren bir insansınız.

Estağfurullah.

Estağfurullah ama gerçekten zaman nakittir kavramından dolayı değil, zamanın da dünyadaki her şeyin de kullanımında hem yaşamı hem bir başka insanı düşünmemiz gerektiğini vurguluyorsunuz. Daha önceki birçok söyleşimizde, sohbetimizde bu güzel, erdemli görüşlerinizden yararlandık. Biz de zamanımızı daha verimli değerlendirelim ki sizden daha fazla istifade edelim. Bu 45 dakikalık program içerisinde Aleviliğe gireceğiz, Alevilik nedir, Aleviliğin tabii ki birçok boyutu var. Bâtıni yorum, tasavvufi yorum dediğimiz yorumları var, bu konulara gireceğiz. Teknoloji sizin olmazsa olmazınız, temel uzmanlık alanınız. Aleviler ve teknoloji konusuna gireceğiz,  gençlere gireceğiz, gençler çok çok önemli. Geleceğin dünyasını bugünden kuracaksak bazı şeylerde de planlı, programlı olmak zorundayız. Alevi toplumu yüzyılların birikimini bu güne kadar çok güzel getirmiş olsalar da son yıllarda kendilerinin de ön görmediği şeyler oldu. Kentleşme, kent ortamında, şehir ortamında Alevilerin de durumları, örgütlenmede yaşadıkları bazı problemleri de tartışmaya çalışacağız.

Evet, sevgili dostlar, gerçekten de değerli hocamızı çok seviyorum, saygı duyuyorum. Çünkü engin yürekli bir insan, kendisi kültürümüzden, özümüzden de gelen bir insan. Tahtacı kültüründen beslenmiş bir isim hatta ataları hani tabiri caizse biz ona da gireceğiz Aleviler ve milliyetçilik kavramı, milliyetçilik kavramı bizde yok. Irklar üstü diyoruz ya hani hoşgörünün, hümanizmanın mayalandığı topraklarda yaşayan toplumuz. Fakat Aydınoğullarından geliyor aile geçmişi. Anadolu’nun, köklü uygarlıklar, medeniyetler yatağı Anadolu’nun da önemli bir tarihi dönüm noktası. Dolayısıyla bütün bu birikimlerden bize neler süzülecek, özellikle gençlerimize biraz daha fazla hitap edelim diyoruz.

Değerli hocam siz Aleviliği nasıl tanımlıyorsunuz, nedir Alevilik? Böyle başlayayım.

Şimdi, ben de çeşitli yerlerde, bu sosyal ağlarda olsun, bazı sohbetlerde olsun, Alevilik ile ilgili çok değişik tanımlar görüyorum. Bir kere kelimelere çok fazla takılmamak gerektiğini baştan söyleyeyim. Buna rağmen Alevilik kelimesini tekrar yeniden tarif etmek istiyorum. Çünkü Alevi kelimesi tamamen Arapça bir kelime. Belki bunun ayrıntılarını yazılı olarak söylemek daha kolay ama gündelik dilde daha kolay anlaşılsın diye söylüyorum. Batı dillerinde Kemalist, Marksist gibi eklerle yapılan tanımlama Türkçe’de işte Kemalci, Marksçı, Leninci gibi kelimelerin sonuna eklediğimiz ci ekiyle Arapça’da sonuna şapkalı –i ya da, son harfi sesli harfse son harfi e yapıp –vi ekleyerek yapılıyor. Alevi, Musevi, İsevi gibi. Alevi kelimesi Ali taraftarı demek. Bu kelime anlamı olarak böyle: Daha sonra bu Ali taraftarı Hz. Ali’yi destekleyen çeşitli kesimler tarafından kullanılmış. Ama orada bizin yaptığımız ciddi hatalardan bir tanesi Alevi olan bir tek biziz, bu kelime sadece bizim tarafımızdan kullanılır ve en doğrusunu biz biliriz anlayışı o kadar yaygın ki dünyada kendisine Alevi diyen başkaları olduğunun bazen farkında bile olmuyoruz. Aslında bu benimde sonradan fark ettiğim bir şey oldu. Uluslararası bir toplantıda Hintlilerle konuşurken bir konu açıldı. “Bizim orada da Aleviler var”, dediler. Ben Hindistan’da, Afganistan’da Aleviler olduğunu o güne kadar fark etmemiştim. Sonra araştırdım. Fatımi devleti diye bildiğimiz ya da Hasan Sabbah diye bildiğimiz, yani herkesin kolaylıkla aklına gelebilecek olan tanımlardan İsmaili diye bildiğimiz bir kesim var. Karmatiler, İsmaililer diye bildiğimiz, Fatımiler diye bildiğimiz, bunlar kendilerine Alevi diyorlar. Ve Hindistan taraflarında, Afganistan taraflarında yaşayan taraftarları da kendilerini Alevi olarak tanımlıyorlar.

Bunun dışında kendimizi hep ayrı olarak gösterdiğimiz Şiiler farklıdır, Aleviler farklıdır, biz onlardan değiliz gibi tanımlar koymaya çalıştığımız kesimler, işte Nusayriler, Caferiler olsun dünyada Alevi olarak bilinirler, işte buna benzeyen Dürziler, yine İsmaililerin devamı olan Dürziler de Alevidir. Ama biz Alevi dendiğinde Anadolu Aleviliği diye tarif etmemiz gereken bir kesimiz ve “biz Aleviyiz ve bizden başka Alevi yoktur” diye tarif eden bir yanlışlık içerisindeyiz.

Bir geriye dönersem Alevi Ali taraftarı demek. Buradan devam edebilirim. Bunun dışında yapılan o diğer tanımları çok fazla ciddiye almıyorum, dikkate almıyorum. Her inanç bir başka inançtan etkilenmiştir. Etkilenmiş olmak çok da kötü bir şey değil çünkü insanlık birikimlerini böyle oluşturuyor. Bunu bir kenara koyuyorum. Eğer Anadolu Aleviliği diye biraz daraltarak, yani bizim Türkiye’de Alevilik dediğimizde ilk akla gelen ya da Balkanlar’da, Türkiye’de yakın coğrafyada tarif ettiğimiz Alevilikten bahsederken şunu çok dikkate almak gerekiyor. Bir kere Sünnilikte de geçerli, bütün inançlarda da geçerli olan bir tanımdan bahsedeceğim ama Sünniler bunu biraz daha iyi tarif etmişler. İnancı dikkate alırken üç tane yaklaşım var. Genel olarak üçe ayırıyorlar, dörde ayıran da var ama üç bana daha doğru geliyor. Bir tanesi Kuran-ı Kerim kutsal kitap, Hz. Muhammed’in söylediği sözler hadisler ve onun yakın çevresindeki insanların yaptığı davranışlar. Sadece bunlarla sınırlıyız diyen bir kesim var. Bunlara bazen nakilci deniliyor, bazen de selefi deniliyor. Bunlar bir bilgi Kuran’da hadiste yoksa, Hz. Muhammed’in yakın çevresindeki insanlar tarafından böyle bir yorum yapılmamışsa başka yeni bir yorum yapılmaz deyip kestirip atan bir kesim. Bu birinci kesim.

İkinci bir kesim daha var. Bunlar Kelamcılar diye bildiğimiz, zamana göre, coğrafyaya göre, topluma göre, yeni çıkan problemlere göre asıl amacı, asıl yorumu kaybetmeden yeni yorumlar geliştirebiliriz, yeni tarifler yapabiliriz, yeni çözümler geliştirebiliriz, aklımızı kullanmamız gerekir diyen bir kesim var. Bunlar da Kelamcılar. Bunlara akılcılar da deniliyor. Aslında bugün dört Sünni mezhebin hepsi de Kelamcı kesimden gelmektedir.

Başlangıçları öyle ama bu günün dünyasında onlar da kendilerine daha yakın hissettikleri için, kolaylarına geldiği için, çünkü akıl kullanmak biraz zorlayıcı bir şey, onun yerine onlar da ya hu bu Kuran’da var mı, hadislerde var mı sorusunu sormaya başlayınca onlar da artık Selefiliğe doğru gitmiş durumdalar.

Üçüncü bir kesim daha var. Bunlar da diyor ki tamam, Kuran’a da bakalım, hadislere de bakalım, o dönemlerde yapılanlara da bakalım ama aklımızı da kullanalım. Başka bir şey daha var, insanı ayıran çok önemli biri özellik var. Sezgilerimiz, bilgi birikimimiz, yaratıcı zekâmız, işte ilham dediğimiz, vicdan dediğimiz başka bir şey daha var, iç sesimiz var. Bu da tasavvufi, batıni, ezoterik dediğimiz yorum. Bunlar diyorlar ki diğerlerini de dikkate alalım ama biz de, Tanrı’dan ayrı değiliz. Bize de vahiy gelebilir. Bir bilim adamına, bir aydına, bir veliye, bir peygambere vahiy gelir. Vahiy dediğimiz şey zaten geriye dönersek, Alevilikte biz Selefilerden farklı olarak, insanın dışında bir Tanrı’yı düşünmediğimiz için onun bizimle birlikte olan bir Tanrı var. Kutsal ayetlerde sık sık söylenen bir şey vardır. “Tanrı insanın ağzından konuşur, insanın gözünden görür, insanın kulağından duyar.” Böyle olduğu için de biz de kendi iç sesimizle bunları söyleyebiliriz, bir şeyler keşfedebiliriz ve geliştirebiliriz diyen bir kesim var. Bu da tasavvufi görüş. Bunu başka bir şeyle bağlayacağım. Ben üniversitede yönetim-bilişim sistemleriyle ilgili ders anlatırken Amerika’da kullanılan kitapları kullanıyordum. Kitaplardan bir tanesinde bilgiyi, yapay zekâ, bilgi toplanması ile ilgili konuları okurken, bilgiyi sınırlandırmada buna benzer bir sınıflandırmanın aynısını gördüm. Çok benzer bir şekilde, bu da demek ki işin içinde bilgi olduğu zaman, bir şeyi öğrenmek istediğiniz zaman ilk yapacağınız şey inanmak. İnanmak deyince ilk aklınıza gelen şey bir inanç, dine inanmak olarak aklınıza gelmesin.

Devamını oku: AKADEMİSYEN KEMAL AKGÜN'LE SÖYLEŞİ

Kategori: Bilim İnsanları (Akademisyenler)

Diğer Makaleler...

  1. Düştüm Aşılmaz Denen Karlı Dağlara
  2. Seyyid Nesimi Anıldı
  3. Çandarlıyı Kar Bastı
  4. CEMDE MUHABBET EYLEMEK
  5. Dedelerden Gelen Toplu Yanıtlar, 1998 (6. Bölüm)
  6. Ay Tutulması, 2. Dünya Savaşı Anıları
  7. Mümtaz Soysal, Yıldız Kenter
  8. Alevi - Bektaşi Araştırma Merkezi 2. Yazı
  9. Alevi - Bektaşi Araştırma Merkezi 1. Yazı
  10. DİDAR BACI...

Sayfa 38 / 90

BaşlangıçÖnceki33343536373839404142SonrakiSon

Ayhan AYDIN İnternet Sitesi  erenler@ayhanaydin.info E POSTA

İLKEZGİ SANATEVİ SİTE VE TEMA TASARIMI MUSTAFA KARAÇİFTCİ 0542 559 11 80.