ALİ KOÇ DEDE ANILDI
ALİ KOÇ DEDE ANILDI…
Ayhan Aydın
Alevi Bektaşi düşünce sisteminin Rumeli’deki (Balkanlar) öncü pirlerinden aynı zamanda bir alp eren kimliğine sahip, seyyid olduğuna inanılan ve bir ocak kurucusu olarak kabul edilen Ali Koç Dede (Baba), soyundan gelenlerce, yolunu sürdürenlerce Tekirdağ Ergene İlçesi Sağlık Mahallesi’nde bu yıl ikincisi yapılan bir etkinlikle anıldı.
Ali Koç Dede (Baba); Bulgaristan’da ve oradan Türkiye’ye göçenlerle birlikte on binlerce talibi ve yoluna bağlı canın bulunduğu, 1396 yılında Niğbolu Savaşı’nda şehit olduğuna inanılan; soyunun da halen türbesinin bulunduğu Bulgaristan Niğbolu’dan (Nikopol) (Kuzeydoğu Bulgaristan, Tuna boyunda bir tepede) uzak bir yerde (orta Bulgaristan) Kotel Yablonovo (Alvanlar) Köyü’nde olduğunu bildiğimiz Alevi Bektaşi dünyasında çok önemli bir şahsiyettir.
Ali Koç Dede de diğer büyük Rumeli erenleri gibi tarihi kişiliği itibariyle gönüllerde silinmez yer etmiş, adına cemler yapılan, kendine ait bir süreğin (yol-erkân (uygulanan inanç motifleri) yapısının) bulunduğu, Anadolu Alevi Ocak sistemini belki de Balkanlar’da en canlı şekilde yaşatan bir sistemin karizmatik önderidir. Onun soyundan gelenler ise yine aynı yol ve erkânı bugün Bulgaristan’da Kotel ilçesindeki, belki de köy olarak dünyadaki en büyük Alevi köyü olan, Alvanlar (Yablonovo) ile onun çevresindeki Veletler, Küçükler ve oradan Türkiye’ye göçüp farklı yerlerde yaşayan veya doğrudan onun erkânını sürdüren farklı coğrafyalardaki insanlarca yaşatılmaktadır.
Helal Olsun Sana
Helal Olsun Sana
Helal olsun sana emekçi çocuk
Sırtında çuvalın on katın kadar
Ana sütü gibi temizdir sana
Üç kuruş ta olsa aldığın para
Haydi dinlen biraz, biraz soluklan
Açıkmış karnına girsin bir lokman
Terini alsın, alsın da rüzgar
Boğmasın güneş gölge olsun bulutlar
Kararmış ellerin, ellerinde har
Melekler kıskanır gözlerinde nur
Haydi dinlen biraz, biraz soluklan
Açıkmış karnına girsin bir lokman
Yaşın belli henüz on, on iki
Belli yatağın sıcaklığını arar bedenin
Mutlu günler çok uzakta bir hayal
Pusların ardından ne zaman gelir bahar?
Haydi dinlen biraz, biraz soluklan
Açıkmış karnına girsin bir lokman
Dört nala atlı araba gibi
Böyle koşuşun nere?
Ağlama çocuk haydi gül biraz
Hayat boyu belki sürmez bu çile
Haydi dinlen biraz, biraz soluklan
Açıkmış karnına girsin bir lokman
Ayhan Aydın
14-15 Temmuz 2006
GENÇLERLE HASBIHAL YAZMASAM OLMUYOR… (1.)
GENÇLERLE HASBIHAL
YAZMASAM OLMUYOR… (1.)
Ayhan Aydın
Sevgili Okur ve Sevgili Gençler;
Gerek yurt içi, gerekse yurt dışı seyahatlerimde, sohbet ortamlarında, panellerde, söyleşilerde, insanlarımızın ve bu arada elbette ki gençlerimizin, bana en çok sordukları sorunun hala Alevilik –Bektaşilik nedir? Sorusu olduğunu gördüm.
Benim uzun soluklu bir gayretle yapmak istediğim de insanlarımızın merak ettiği bu sorunun yanıtını tüm detaylarıyla aramaya devam etmekten başka bir şey değildir.
Bu sorunun doyurucu yanıtlarını bulmak mümkün müydü / mümkün müdür?
Bilim insanları, araştırmacılar, yazarlar, dedeler, babalar, ozanlar bu konuda ne diyorlar?
Temel olarak onların fikirleri önemliydi. Bu halen önemini koruyor.
Ama bu sorunun yanıtlarını sadece onlardan elde etmek yeterli midir?
Şimdi bunca araştırmadan sonra; Halkımız ve özellikle gençlerimize de çokça sorular sormam gerektiğini anlıyorum.
Bir de bu soruyla birlikte, bizim halkımızla birlikte, soracağımız elbette başka birçok sorular var.
Örneğin;
Alevi Bektaşi geleneği halen gerçekten yaşıyor mu?
Yaşıyorsa nerelerde, nasıl yaşıyor?
Bu gelenek kimler tarafından yaşatılıyor?
Alevilik Bektaşilik konusunun en önemli sorunları nelerdir?
Bugüne ait, günümüzün en önemli sorunları nelerdir?
Bu sorunlar nasıl çözülebilir?
Kimler bu konuda taraftır?
Alevilik Bektaşilik konusundaki tüm birikimleri toparlamak çok mu zor?
Bizlerin 25 yılda söylediklerinizin, sorduklarımızın yanıtlarının bir kısmını bilim adamları araştırma merkezlerinde yaptıkları çalışmalarla cevaplayabilirlerdi.
BAKİ ÖZ TARİHÇİ-ARAŞTIRMACI-YAZAR
Atatürk ve Ulusal Egemenlik
23 Nisan 1923 ulusal egemenliğin temellerinin atıldığı, büyük, şanlı şerefli bir Kurtuluş Savaşı’ndan sonra egemenliğin halka devredildiği ve Türkiye’nin önüne yeni ufuklar açıldığı bir gün.
Büyük kurtarıcı Gazi Mustafa Kemal, çok büyük bir anlam ifade eden o güzel görüşü ile, ileri görüşü ile çocuklara armağan ederek anısını yaşattığı bu güzel gün (23 Nisan 1923); Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış günü.
Baki Öz özellikle Alevilik-Bektaşilik konularında yapmış olduğu çalışmalarla tanınan bir tarihçi/yazarımız. Ama o, bu çalışmalara başlamasının temel nedeni olarak; Atatürk’ün Anadolu insanı üzerindeki büyük etkisini görmesini gösteriyor.
Bu alanda da birçok eseri olan Baki Öz’le Cem Radyo’da yaptığım söyleşi metnini deşifre ettikten sonra ana konusu “Atatürk ve Ulusal Egemenlik” olan bu çalışmanın bu kitapta yer almasının yararlı olacağını düşündüm.
Bu söyleşiden kısa bir süre sonra, 08.05.2002’de, kaybettiğimiz değerli yazarımızınHakk’a yürüyüp Atalar ruhuna kavuşan ruhu huzur bulsun, nurlar içinde yatsın, diyerek sevgili yazarımızı, dostumuzu bu vesileyle de bir kez daha anmış oluyorum.
KAYIHAN KESKİNOK
Kayıhan KESKİNOK Vefat Etti...
Kendisiyle uzun yıllar önce bir söyleşi yapmıştım... Ruhu söyleşide de açığa çıktığı gibi hep ışıklar, sisler, gizemlerle dolu bir yerlerde olsun... Ayhan Aydın
"Sisler, Işıklar, Gizemli Ortamlar Benim Dünyam.
Sanat; Yaratacılığın Bir Simgesel Görüntüsüdür."
Sanat hakkında, edebiyat hakkında laf etmek öyle pek de kolay değil. Resim öyle bir sanat ki söz yok, ses yok ama tüm duyguları hareketlendiren, insanın en derin, gizli yerlerine girip onu baştan çıkarıp, bambaşka alemlere götüren, götürmesi gereken bir sanat. Yani belki de en zor sanat. Fırçalarla, boyalarla değil tuvale yapılanlar, tamamiyle beyinle, ruhla, dünyayla, öbür dünyalarla yapılandır onlar. Bu sanatın da ustaları vardır, çırakları vardır, kötüleri vardır. Başkasını bilmem ama benim yaşamımı anlamlandıranlardan birisi de Van Gogh ve onun tablolarıdır.
Ülkemizde gerçekten de fırçasından yeni dünyalar yaratıp, sanat eseri niteliğinde tablolar var eden isimlerden birisi de Kayıhan Keskinok.
Onunla yaptığım söyleşiyle sizi benimle birlikte renklerin dünyasına götürmeye çalışıyorum.
DEMİR BABA Yazıları- Ahmet Hezarfen
DEMİR BABA Yazıları- Ahmet Hezarfen
DEMİR BABA TEKKESİ
Bak, bak, Silistre’ye
KIZANA’YA, DEMİR-BABA’ya.
Burada yatanlar, burada kalanlar
Bizim anamız, bizim babamız!
Demir-Baba Tekkesi YALNIZ Bulgaristan’da değil, Balkan Yarımadası’nda Osmanlı döneminden kalma, eşsiz ünlü bir yerdir.
Demir-Baba Tekkesi (Sboryanovo), Deliorman yöresinde Hezargrad kenti yakınında derviş tekkesi, ziyaret yeri. Ne zaman yapıldığı bilinmiyorsa da Osmanlı dönemine aittir.” (1)
Deliorman’ın Razgrad sancağında Mumcular (Sveştari) köyünün 4 km. batısında güzelliklerle dolu bir vadi uzanmaktadır. Bu derin vadide sarp kanaralıklar, henüz gereği gibi incelenmemiş doğal mağaraların altından yılan gibi büküle büküle “Demir-Baba Deresi” akmaktadır. Derenin başı güney batıda daralan yamacın sonundaki kaynaklardır. Bunlardan en önemlisi halkın kutsal saydığı “BEŞPARMAK” denen su Deliorman’ın en gür suyudur (saniyede 140 1). Bu suyun batısında iç avluda sarkan kanaralıklar altında taş türbe yükselmekte söylentilere göre burada Alevilerin evliyası “DEMİR-BABA” yatmaktadır. Bunun için buraya DEMİR-BABA TEKKESİ denir.
Diğer Makaleler...
- EŞREF TONBULOĞLU (ÂŞIK EŞREF)
- RAZGAD’TAKİ TARİHSEL MİMARLIK ANITLARI VODEN KÖYÜNDEKİ “HÜSEYİN BABA” TEKKESİ
- HAYRİ (HASAN) ŞANLI DEDE
- Romanya’ya Gezi…
- İLK KEZ AABF SAYESİNDE BATI AVRUPA’DAN YOĞUN KATILIMLA HARABATİ BABA DERGÂHI’NDA NEVRUZ COŞKUYLA KUTLANDI…
- Süleyman Zaman
- ŞİRAN YENİKÖY'DE 1970Lİ YILLAR
- Ayhan Aydın Belgeseli